Tam şu parkelerin üzerinde,tam bu yatağın yanında ve bu halının üzerinden geçmişti balerin hikayesini bu odaya bırakan kimse. Cihan'ın Sanem ile yaşadığı tatlı bir giyinme tartışması ve en sonunda güzel kızın,Cihan'ın kolları arasında uykuya dalmasının üzerinden yaklaşık sekiz saat geçmişti. Güneş,pencerenin içinden geçip perdenin arasından süzülmeye çalışıyordu ki Cihan gözlerini kırpıştırarak araladı.
Elleri Sanem'in saçlarındaydı hâla. Kızın nefes seslerini dinledi bir süre. Yavaşça elini yüzünde gezdirdi. Teni o kadar yumuşaktı ki,bu zamana kadar doğru dürüst fark edemediğini düşündü. Sanem'in yüzünde gülümsüyor gibi bir ifade vardı. Sanki o kadar huzurla uyuyordu ki, uyandırmak aptallık olurdu.
Bugün günlerden cumartesiydi. Şirkete gitmese de bünyesi erken kalkmaya alışmıştı. Dakikalarca eşini izledi. 'Eşini'. Cihan için, bunun kulağa ne kadar uzak geldiğini bilirsiniz. Ama eşiydi, ve eşinin içinde bir de bebeği yaşıyordu. Istemsizce Cihan'ın gözleri kızın karnına doğru kaydı. Hafifçe belirginleşmişti. Ve hamilelik o kadar çok yakışıyordu ki genç kadına, galiba hayatında gördüğü en güzel hamile Sanem'di. Elini yavaşça kızın saçından çekerek karnına dokundu. Çekinerek, sanki bebeği korkutacak ya da incitecekmiş gibi hissederek temkinlice ellerini karnında gezdirdi. Oradaydı. Ve aşağı yukarı beş ay sonra artık orada değil, kucağında olacaktı. Ne kadar inanılmazdı bu yaşadıkları.
Sanem, birkaç kez kıpırdandı kocasının kucağında. Bu pozisyonda uyumak o kadar rahat değildi ama o kadar huzursuzdu ki son zamanlarda, artık onu neyin rahatsız edip etmediği önemli değildi. Sadece huzur,sakinlik ve dinginlik hakim olmalıydı onunla beraber.
Sanem karnında gezinen ellerden huylanmış olacak ki yavaşça gözlerini araladı. Tam olarak açamıyordu mavi gözlerini. Ama kısık bir şekilde baktığı Cihan'ın,elleriyle karnına dokunduğunu anlamıştı. Cihan, kızın uyandığını biraz geç fark etti. Ellerini hemen çekerek başka bir yerlere bakmaya başladı.Uyandığımda hissettiğim ilk şey, karnımda gezen eller, ve şiddetli bir bel ağrısıydı. Yattığım pozisyondan dolayı belim feci şekilde ağrıyordu. Uyku sersemliğiyle kafamı kaldırdım ve Cihan'a baktım. Ellerini hızla çekmişti karnımdan. Bebeğimizi seviyordu. İnanılır gibi değildi evet ama gerçekten seviyor, ona dokunuyordu ben uyanmadan önce. İçimdeki şefkat duygusuyla Cihan'ın yüzüne baktım. Bana bakmıyor, uyandığımı görmemiş gibi yapıyordu.
Çocuk gibiydi aslında ama bedeni yetişkin bir adamın bedeniydi. Duyguları, düşünceleri de bu yetişkin adamın baskısi altında kalıyordu çoğu zaman.
Yüzüne bakmayı ısrarla devam ettirdim. En sonunda kafasını çevirerek sorarcasına baktı
"Neden yüzüme saatlerdir bakıyorsun?"
Günaydın. Uyandın mı canım karıcım? Nasılsın bu sabah? Iyi uyuyabildin mi? Tarzı soruları da sorabilirken,neden böyle bir soru sorduğunu sorgulamayacaktım.
Doğrulmaya çalışarak kanepeden kalktım. Gozlerimi ovuşturarak karnımı sıvazladım. 'Günaydın bebeğim!'
Bugün haftasonuydu ve ben bugün annem ve kardeşimle beraber akşam yemeği yiyeceğim için oldukça heyecanlıydım. Yeni hayatımda, yeni evimde geçireceğimiz çok özel bir gündü.
Salondan çıkarak üst kata ulaşıp elimi yüzümü yıkadım. Yüzüm o kadar şişti ki, ben bile bu görüntüme inanamıyordum. Hamilelik kadınlara güzellik katıyordu. Ben ise sadece şişiyordum!
Yüzümü havluyla kuruladıktan sonra odaya girip üzerime gri bir elbise geçirdim. Saçlarımı elimle düzeltip parfümümü sıktım. Fakat yüzüm aniden buruşmuştu. Çok beğendiğim parfümüm bile itici geliyordu. Gerçi her koku midemi bulandırıyordu artık.
Yavaş adımlarla aşaği indiğimde burnuma kızarmış ekmek kokusu gelmeye başlamıştı. Kaşlarım çatıldı çünkü şaşırmıştım. Cihan kahvaltı hazırlıyor olamazdı degil mi?
Adımlarımı hızlandırarak mutfak ve salon arasında durdum. Ve tabii ki Cihan salonda oturuyor telefonuyla ilgileniyordu. Peki mutfaktan gelen kokular? Bir yer mi yanıyordu?
Tedirgince mutfağa girdiğimde 40lı yaşlarında bir kadının ekmek kızarttığını ve bir yandan omlet pişirdiğini gördüm. Mutfağa girdiğim ilk an irkilerek ve kekeleyerek konuştum
"P-pardon, siz kimsi-niz?"
Kadın da benim sesimden korkmuş olacak ki yerinden hafifçe sıçradı. Fakat duruşunu bozmayarak gülümsedi
"Günaydın efendim. Ben Leyla, Cihan Bey kahvaltı istedi."
Hafif bir hayal kırıklığı ve bolca kızgınlıkla kadına kolay gelsin diyerek mutfaktan çıktım. Benim yaptığım yemekleri beğenmiyor muydu? Nesi vardı ki! Bir daha zor bulurdu ama o, çölde kalsa su vermeyecektim.
Bir hışımla salona girerek Cihan'ın karşısına dikildim.
"Pardon da, nereden çıktı kahvaltı hazırlatmalar falan?"
Cihan elindeki telefondan başını kaldırmadan hafifçe gözlerini bana çevirdi.
"Ne olmuş?"
Ne demek ne olmuş? Benim haberim bile yokken neden böyle bir şey yapma gereği duyuyordu?
"Benim de evim burası, hem benim yemeklerimin nesi var? Ben de hazıralayabilirdim ve ayrıca bana sormadan nasıl böyle bir k-.."
Cihan elindeki telefonu yanına koyarak ayağa kalkip tam önüme dikildi. Aramızdaki boy farkı yine açıkça belli oluyordu.
"Sanem..biraz yavaş olur musun? Sana hatirlatmak istiyorum ki düşük tehliken var fakat sen buna rağmen hicbir şeyi umursamadan oradan oraya koşturup ayakta durmakta direniyorsun."
Dediği şey aslında cok mantıklıydı ve benim de ara ara bu gerçeği unutup sürekli hareket halinde olmam hic iyi değildi. Ama yine de bunu kabullenip susamazdım.
"Tamam ama sen yine de bunu bana sora-.."
"Sanem!"
Cihan'ın kesin ve net çıkan sesi beni olduğum yere çivilemişti. Daha fazla konuşmana gerek yok boşuna diyordu.
Telefonunu koltuktan alarak yerine geri oturdu. Ve telefonuyla ilgilenmeden hemen önce birkaç saniyeliğine kafasını kaldırip bana baktı
"Ve ayrıca evet Leyla Hanım'ın yemeklerini tercih ederim."
Kafasını yine telefonuna gömdüğü sırada kelimelerin boğazımda düğümlenmesiyle birlikte salondan çıktım. Bir ileri bir geri koridorda gezinirken Cihan'a söyleyemediğim bütün şeyleri kafamda kurup kendimce senaryolar üretiyordum. Tanıdık bir ses üst kattan gelmeye başlayınca ağzıma götürdüğüm ellerimi çekip sesi tanımaya çalışıyordum.Telefonumun çaldığını anlamam çok uzun sürmemişti. Hızlıca üst kata çıkıp annemin aradığını düşünerek telefonu elime aldım. Fakat size bu satırlarda annemle ne konuştuğumu değil, bilinmedik bir numaradan gelen başka bir çağrıyı görünce kalbimin saniyede kaçla attığını söyleyebilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bebek
Novela JuvenilAdım Sanem Gürel, avukat oldum ama kollarıma bir bebek bırakan kaderimi nasıl dava edeceğim? En çok mor rengini severim ama belki de kendim için alacağım mor elbiseler yerine bebeğime mor bir tulum mu alacağım? Mesela en sevdiğim mevsim kış, ama be...