Yazar'dan
Agatrel kalesinin, yaşlı duvarları. Anlaşamayan bir imparator ve imparatoriçe kavgasına daha şahit olmuş. Entrika dönen sözleri akustiği ile yankılandırmıştı.
Marianna olanlar bir yana, kendisinin ne denli yok sayıldığı üzere yakına yakına kapılardan geçmiş ve kendini odasına hapsetmişti adeta.
İmparator Yuraset, kendisini ne zaman bu kadar aşağılar olmuştu?
İkisinin de istediği bir evlilik değildi elbette, yine de ev azından çocukları ve imparatorluğu adına kendisine şanına yaraşır şekilde davranabilirdi. Belki de tüm suçu taht için gerçek bir veliaht doğuramamış olmasıdır, oysa ki tüm zehrini akıttığı oberva bile başlatmak üzere olduğu oyun için yetersizdi. Canını sıkan olaylar bir bir gözüne batıyordu.
Bütün gençliğini, güç uğruna heba edenlerden farksızdı marianna. İlk zamanlar işler kendisi için iyi gidiyordu, fakat gök elflerinin ve bağlı olduğu kral prastek, prensesini imparator Yuraset ile tanıştırmış ve ikisi arasında bir aşkın doğmasına sebep olmuştu.
Equriste'yi ilk gördüğünde, bulutlu vadinin tepesinden gökyüzüne uzanan bir kale'de kalıyordu.
Keşke zaman ikisi için hiç ilerlemeseydi, belki onu hala ilk günkü saflıkla sevebilirdi. Veyahut saygı duyabilirdi.
Bilindiği üzere zaman mekanizması dur durak bilmeden ileryen bir yanılsamaydı, güçlü olan hayatta kalmıştı. 'Ben güçlüydüm ve hayatta kaldım.' diyordu, kendini teskin etme yöntemiydi bu.
Üç yıl önce'de hayatta kalmak adına, ukkan ovasında prens klavj'a suikast düzenlemişti. Son anda şans eseri Agatrel kalesinden dönen amcası hurazeg, kendisine yardım etmiş ve siyah pelerinli adamları öldürmüşlerdi.
Dikkatsizliği ile imparator'un öfkesine sebep olmuş, maalesef ne kadar çabala'sa da kendi üzerindeki şüphe oklarını sonlandıramamıştı.
Öyle ki halk dahil imparatoriçelerinin, prensler'ini sevmediğini biliyorlardı.
Hal böyle olunca aralarında var olan soğuk zemin, yerini buzdan bir kalbe bırakmıştı.
Geleceği düşünmeliydi.
🔮🔮🔮🔮🔮🔮🔮🔮🔮🔮🔮🔮🔮🔮
Kapgad sınırına yönelen hurazeg, arkasına rüzgarı almış ve dört nala atını sürmekteydi. Öte yandan günler sonra, İwotod ( Gordov ırkının yaşadığı topraklar. Kapgad ve İwotod arasında ise büyük deniz olan drahiet bulunur.) Topraklarından dört Gordov drahiet'ten geçerken sınırda altı elf'i öldürmüştü.
Tepenin sonu gümüş renkli kumların ışıldadığı sahile dökülüyordu.
Çoğu askerlerden oluşmuş olan büyük bir topluluğun siluetini gördüğünde, son kez atının dizginlerinden kuvvetlice asıldı. Neye uğradığını anlamayan zavallı hayvan, kişnemeleri ile şaha kalkıp süratle gümüş kumların dibine ulaşmıştı.
At'ın durmasını beklemeden atlayan hurazeg, bir kez daha güneşin çekildiği gün batımından titrek ışığının yansıdığı yüzlere baktı.
İçlerinden birisi zar zor nefes alıyordu, bu dişi bir elf'ti.
Zayıf nefesleri arasında konuşmaya çalışıyordu.
"Gras-ley bana bak." Diyordu kadın, yanında sevdiği erkeği elini tutarak ağlamaktayken.
"Daha fazla konuşma surawen, yaşayacaksın." Diyor bir yandan da surawen'in kalbine saplanan hançere bakıyordu. Herkesten çok kendini kandırıyordu Grasley.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ektasyan Geçidi
FantasyKiberas Adams herkesin gıpta ile baktığı taşradan dönemin popüler ingilteresine gelen tatlı bir hanımefendi. Herkesin bir hikayesi vardı kiberas'ın ise anlatacak birden fazla hikayesi oluşacaktı. Tanrının kutsal evrenini görecek ve bir daha asla ay...