Yazar'danKiberas, prens klavj, haharyaten ve dört cüce olan Giwsli, sunbir, Tullin, tilwur ile birlikte.
Hararetli bir konuşma sürdürüyorlardı, gece tepelerine hain bir pusu gibi çökmüştü.
"Ne yapıcaz ne öğrendin." Dedi prens klavj.
Tullin dask nedenini bilmediği bir şekilde içindeki hisse engel olamıyordu, bu his ki korku ve endişe arasında arafta kalmış bir zavallıydı.
Otuz yedi yaşına daha geçen aylarda Haziran'da girmişti.
Yolculukları esnasında, gençliğini nasıl da harcadığını ve zaman denen hayat yutan'ın ne kadar acımasız olduğunu anlamasını sağlamıştı. Ölecekse ardından 'ne kadar onurlu bir cüceydi' denmesini temenni ederdi.Kiberas'da Tullin gibi kısa bir düşün yolculuğuna çıkmış, prens klavj'ı da geciktirmemek adına konuşmaya başladı.
"Zadorput'un beni aradığını öğrendim, Gorwelon kılıcı'nın da iwotod'un muhk dağlarında saklandığını." Dedi kiberas.
Prens klavj mor gözleri engin bir derinliğe dalmıştı, ne yapacaklarını düşündü.
Sunbir Esbinne'nin suratı şekilden şekile girdi İwotod kelimesini duyduğunda.
Giwsli gimrez ve diğer cüceler'de böyleydi.
'neden başka bir yer değil de iwotod' diye düşündü tilwur tukanrik.
"Muhk dağları iwotod'un başkenti norhaen'de " dedi prens klavj.
Kiberas'ın kaşları çatıldı istemsizce, feolinya'nın haftalar öncesinden Arakos ormanında kendisine anlattıkları geldi.
İlk imparator Bardavalius ve oğlu prens Rodalgas'ın hatırasıydı dilden dile gezen hikaye, böyle bir kader'in ördüğü ağlar artık ürkütmüyordu onu.Görevi bütün bu döngüye son vermek, Gorwelon kılıcını bulmak ve zadorput'u alt etmekti artık.
*Ey kader yalnız bırakma bizi.
korkan sinelerimiz'in gölgesinde.
Ey yaprakları dökülmeyen hayat.
Ayrılıp kopma bizden.Latif bir busedir hediyen.
Ey zaman durma ak.
Bitir bizi yeniden.
Ve biz dirilelim yeniden.*Aklında Giwsli gimrez'in verdiği kitapta geçen bir şiir döndü.
Şiir'in sahibi imprator Bardavalius'un torunu tageildur'du.
Olanla ölen önüne geçilmediği gibi akışa güvenmesi gerekiyordu.
"Agatrel kalesine gidiyoruz." Dedi kiberas kararlı ses tonuyla.
"İyi bir fikir." Dedi tilwur tukanrik içine bir rahatlama gelmişti.
Prens klavj'da kafasıyla onaylamıştı.
Atlar'a ikişer ikişer bindiler, prens klavj ve arkasında kiberas, Tullin ve sunbir, Giwsli ve tilwur olacak şekilde hepsi hazırdı.
Haharyaten'de cebinden bir palamut çıkarıp yere bıraktı, bu esnada herkes ne yaptığını izliyordu. Hele cüce'ler büyük bir ilgiyle dikmişti gözlerini yere.
Dut ağacın'dan yapılma asasın'da yanan mavi ışıltılı taşı saran gümüş yuva ile yerdeki palamut'a vurdu, kahverengi bir dumanla çatladı palamut içinden salise salise büyüyen bir et parçası sonunda kocaman bir kurt'a dönüştü.
Cüceler ve kiberas ağzı açık hayran gözlerle bakıyordu haharyaten'e.
Prens klavj ise gülmekle yetindi, ona göre bu adamın yapamayacağı büyü, sihir haltı yoktu.
Yürür yürümez mağaraların'dan perpole ovasına dalmadan, batı tarafında kalan sınırından gidiyorlardı.
Böylece üç saate vardılar parog sapağı'na biraz yavaşladılar ve aynı hızla Agatrel kalesine daha yukarıya sürdüler atları.
![](https://img.wattpad.com/cover/317446011-288-k219907.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ektasyan Geçidi
FantasyKiberas Adams herkesin gıpta ile baktığı taşradan dönemin popüler ingilteresine gelen tatlı bir hanımefendi. Herkesin bir hikayesi vardı kiberas'ın ise anlatacak birden fazla hikayesi oluşacaktı. Tanrının kutsal evrenini görecek ve bir daha asla ay...