BÖLÜM 5 GÜÇ KIVILCIMLARI

29 8 0
                                    

Yazar'dan

İwotod'un kara gölgelerinden çıktı, haharyaten ve yanındaki üç Gordov.

Marlûs tarafından Agromaklar ile görüşme yapması hususunda emir almıştı, ubursashu ormanını'na yaklaştıklarında küf kan ve dışkı benzeri bir kokunun en üst düzeyde havaya karışmış halini kokladı. Geriye dönüp bir ot birikintisinin üzerine kustu, kendisi gordov ırkı gibi dumanlı gölge değildi.

Zayıflığına lanet etti, bir zamanlar gök elflerinin içinde yaşayan ve onlara hizmet eden yarı elf yarı yuanra ırkına mensup idi.

Prastek'in babası samhapire'ye başkaldırmış, bir daha dönememek üzere elf diyarını terk etmişti. Emeli, kendisini bu duruma düşüren elflere ve diyarlarlarına hükmetmekti. Marlûs kendisini akıllı zannediyordu, en az kendisi kadar azılı hisler besleyen birisi varsa o'da haharyaten'di. Zamanı geldiğinde herkes hak ettiği şekilde karşılık bulacaktı.

Kendisine, iğrenç yüzlerle bakan ve gülen Gordov'ların önünde daha fazla bu şekilde kalamazdı. Dut ağacından yapılma asasından aldığı güçle ayağa kalktı, hiçbir şey olmamış gibi içindeki öğürme isteğine mani olup yürümeye devam ediyordu.

Agromaklar deniz halkları siesya'ları tabiri caiz ise 'katlettikten' sonra diğer topraklar ve elf diyarının tepkisini çekmiş bir süre hiçbir ırkla irtibata geçmemişlerdi. Ancak bin yıllar sonra, nesiller birbirini tanımaya ve barış içinde işler yapmaya başlamıştı.

Yetişkin bir Agromak yarı örümcek yarı insan gibi görünüyordu. Vücutlarının altı, siyah gür kıllarla dolu sekiz bacaktan oluşurken; üst kısmı ise insan gövesini andırıyordu.
Yüzleri genelde ince uzun olmakla birlikte, gözleri aşırı aşırı büyüklükte dudakları ise sade bir çizgi şeklindeydi. Burunları oldukça yassı ve yanlara doğru açılmış olurdu.

Ormanın içindeki ağaçlarda, sevimli olmaktan çıkmış yer yer edinen kötülüğe kurban gitmiş, yıkılmış ve eğilmişlerdi.

Geçmek bilmeyen süre zarfında, Gordov'lar huzursuzlanıyordu.

"Acıktım." Dedi içlerinden, vesveseli sesiyle.

Diğerleri ona kötü kötü bakışlar atmıştı.

O ise böcek karası gözlerle etrafa bakıyordu, sanki önüne avlanacak bir canlı çıkacakmış gibi teselli ediyordu kendini.

Ya da canlı çıkmasına ne gerek vardı, bir yolunu bulur ve şuan gözüne çıtır çıtır gelen kara elf haharyaten'i bir güzel yerdi.

Tam kendinden geçmiş, yerdeki kocaman diken bitkisi ile haharyaten'e vucakken bir ağacın üstünden mızrak atılmak suretiyle öldürülmüştü.

Diğer iki Gordov, haharyaten daha kendine gelemeden okla arkadaşını öldürenin kim olduğuna anlamaya ve dersini vermeye çalışıyordu.

Fakat iki okla yere serilen Gordovlar son nefeslerini de vermişti.

Kendisinin görmediği bir yabancı tarafından kurtarılmasına mı şaşırsa yoksa bedenlenmemiş hallerine rağmen ölme, öldürülen Dumansız gölgelere mi şaşırsa bilemiyordu.

Yeşil gözlerini saldırının gerçekleştiği yere dikip konuşmaya başladı.

"Nasıl oldu bu? Göster kendini!" Dedi.

Ağacın tepesinden hızla atladı agromak.

Kımıl kımıl bacaklarına bakmaktan kendini alıkoyamazken sorusunu tekrar etti.

"Ahg Lorfum suyuna batırılan silahlarla öldürüldüler." Dedi agromak.

"Buraya Gordov'larla gelmeye nasıl cüret edersin?" Diye devam etti.

Ektasyan Geçidi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin