Yazar'dan
Güneş'in tepede olduğu yeşil bayır ve orman kaplı çayır, diyar içinde başka bir diyardı. Burada güneş neredeyse hiç inmezdi. Parog, minastra lesandhuir ve Evolyor'da gece gündüz ilişkisi, sabah dört saat gece'de on saat şeklinde, bir gün on dört saat biçiminde ilerlerdi.
Fakat Giwsli Gimrez'in yaşadığı gündüz gümüşü çayırı lesandhuir'de olmasına rağmen sabah sekiz, gece'de altı saat şeklinde işleyen tek yerdi.
Giwsli'nin camına çakıl taşı atan çocuklar, kendisinin ikinci kuşaktan kuzenleri'nin çocukları oluyordu.
Kuzenleri; habstup, kuytik ve gufyior atmış yaşlarında kendi halinde az biraz cimri, komşuları hakkında dedikodu yapmayı seven ve geride kalan tek akrabalarıydı.
Gündüz gümüşün'de riktipus tepelerinden koştura koştura inen'lerin, habstup, kuytik ve gufyior'un oğulları olan onhul, adrit ve luovnu olduğuna hiç mi hiç şaşırmadı.
'Aile aile mi ki? Çocukları aç kurtlardan beter valla. Anacım! Anacım!' diye düşündü.
Keşke tek kendisi böyle düşünseydi, gündüz gümüşü'nün sakinleri haylaz çocuklar yüzünden, bahçe ve çiçek tarhlarına veda ediyordu.
Ne zaman riktipus tepelerinden inseler, ya böğürtlen tarlalarını talan etmiş ya da güzelim gamzelim bitkilerini ve taze güllerin olduğu tarhları bozmuş olurlardı."Bu çocukların haylazlıkları aynı babaları olan o habstup, kuytik ve gufyior! Ya bir cüce bu kadar mı benzer babasına." Dedi çamur çuvalı.
Kishit, riktipus tepelerindeki tarhlar'la tek başına uğraştığı için çocuklar ona 'Çamur çuvalı' derdi.
Bir zaman sonra çoğu kişi ona bu lakap ile seslenmeye başlamıştı.
'çamur çuvalı koş tarhlar bozulmuş.'
'Hey! Çamur çuvalı böğütlenler bozulmuş.'
'Yardım et be çamur çuvalı tutuver şu işin ucundan.'
İşte bu ve bunun gibi cümlelerle çok karşılaşırdı kishit.
"Hah al benden de o kadar. Eee ne demişler armut dibine düşer, benim bayıra düşecek hali yok ya canım!" Dedi sunbir esbinne sert sesiyle gülerek.
"Benim annem ve babam ah ah ne iyi huylu cücelerdi onlar, edebi iyiliği öğrettiler bana hep."dedi Giwsli özlemle, dolu dolu gözlerle.
Anne ve babasının ölümünden sonra, herşeyi 'tekdüze' yaşamaya başlamıştı. Bir zamanlar sevdiği kadın Hiredens'in kendisini terk etmesi de bu durumun doğmasına neden olmuştu.
Şimdi orta yaşlı cüce'den başka bir şey değildi. Ne evlenmişti, ne de çocuklarım olsun diye bir arzu duymuştu.
Hayatının son on iki yılı, gök elfleri kralı prastek'in bahçe tarhlarında çiçek ve bitki yetiştirmekle geçmişti. Durumundan da asla şikayetçi değildi.
İtibarlı bir işi, candan dostları, küçük haylaz yeğenleri ve onların bodur babaları vardı. Tanrıdan daha ne isterdi?
Belki biraz daha gençlik isteyebilirdi istese. Kuzenleri gibi babasından kalan bir mirası yemediği gibi azimle çalışmış ve genç bedenini yıllarca kullanmıştı.
'Kun kunduzu' numara on dokuz'da ki cüce evinde mutluluğu yerinde, çok ciddi olmamak şartıyla diz ağrıları çeken tatlı bir cüceydi.
"Ne varsa hep eskideydi. Bacak kadar boylarıyla oradan oraya koşturuyor. Fırlamalar!" Dedi sunbir esbinne. Bu sefer sadece kendisi değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ektasyan Geçidi
FantastikKiberas Adams herkesin gıpta ile baktığı taşradan dönemin popüler ingilteresine gelen tatlı bir hanımefendi. Herkesin bir hikayesi vardı kiberas'ın ise anlatacak birden fazla hikayesi oluşacaktı. Tanrının kutsal evrenini görecek ve bir daha asla ay...