Karla karışık yağmurun olduğu bir havaya uyandım. Halbuki ben bugünü güneşli umut ediyordum. Havaya aldırmadan bir hevesle kalktım ve lavaboya yürüdüm. Artık bir öğrenci değil de öğretmen olarak yüzümü yıkamaya gidiyordum ama öğrenciliğimdeki gibi değildi bu. Sanki dünyaya gözlerini yeni açan bir kuş gibi lavaboya gidişim vardı açıkçası. Havanın su borularına verdiği etkiyle su buz gibi akıyordu ; kombiyi de açmayı unutmuş olmanın ve bunu yüzümü yıkarken hatırladığımın dalgınlığıyla buz gibi suyu yüzüme 10 defa çarptım. Kahvaltı yapmak isterdim ama hemen okula gitmek istediğim için yolda atıştırmalık bir şeyler alırım diyerekten tekrar odama yol aldım. Üzerime kırmızı bir ceket , siyah bir pantolon ceketin içine beyaz ince bir bluz giyip kırmızı stiletto ayakkabıları giydim tabi ki de topuklu ayakkabıyla daha okula varmadan işkence çekeceğimi biliyordum ama gerçekten kendimi böyle iyi hissetmiştim ve neden bilmem hep öğretmen olarak kendimi böyle hayal etmiştim. Apartmandan dışarı adım attığımda yine ortalık sabahın ve karlı havanın verdiği etkiyle sap sakin ve sessizdi. Lojmanın girişinde Utku'yu görmeyi umuyordum ama o yoktu. Başımla askerleri selamlayıp yola koyuldum. Lojmana yakın duraktan otobüse binerek okula varmıştım.
Öğretmenler odasına giden merdivenleri tırmanırken ilk defa okula gelen küçük kız gibi o ilk heyecan , ilk kaygı ama tatlı bir telaş içime nüksetmişti. İçeri girdiğimde 7-8 kişi aynı anda kafasını bana çevirdi. Gerçekten o an ne diyeceğimi bilememiştim. Çünkü şuan aklımın bir ucunda öğretmenler odasına öğretmen olarak girmenin gururu ve içimdeki küçük Pelin'in büyümüş olduğu zihnimin içinden geçiyordu. Ben bunları düşünürken Mine hızlı adımlarla yanıma gelmişti bile.
"Aaa canım benim hoş geldin. Arkadaşlar Pelin hocamız kendisi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Öğretmeni. " diyerek beni öğretmenlere tanıtmıştı.
"Aynı zaman da benim komşum olur kendisi." diyerek bir kahkaha patlattı.
Gerçekten bu kadının pozitifliğine hayrandım. Öğretmenlere dönüp
"Merhabalar.." diyerek başımla selamladım. İçlerinden en genç ve yaşının bana yakın olduğunu düşündüğüm erkek bir erkek öğretmen:
"Hoş geldiniz hocam." diyerek selamladı ve branşını söyledi. Ondan sonra 40'lı yaşlarda bir öğretmen kendini tanıttı ve derse yetişmesi gerektiğini söyleyip çıktı. Böyle böyle bir yarım saatlik klasik tanışma faslından sonra müdür yardımcısının odasına doğru gitmek için Mine'den izin isteyip öğretmenler odasından ayrıldım. Müdür yardımcısının yanına gittiğimde tek başınaydı. Beni güler yüzle karşıladı. Kapıdaki yazıdan yola çıkarak adının Nesrin olduğunu öğrendiğim müdür yardımcısı bana:
"Hoş geldiniz hocam sizi bekliyorduk bizde." diyerek samimi bir şekilde el uzattı.
Nesrin Hanım bana gayet sıcakkanlı davranıyordu ama heyecandan bu odada çok durmak istemiyordum. Burada çok kalmadan evraklarımı teslim ettim ve doğrudan derse gireceğim sınıfa girdim. Sınıfa girdiğimde sınıfın çoğunluğu kızdı. 5-6 tane erkek öğrenci vardı diğer 30-35 kişide kızdı. Hepsinin yüzü gülüyordu. Öyle sevecen bakıyorlardı ki ben de öğretmen olmamın ilk heyecanını 32 diş gülerek öğrencilerime yansıtıyordum. Kendimi tanıtarak derse başladım.
"Merhabalar arkadaşlar.. Ben Pelin UMAY. 24 yaşındayım. Bu sene Hakkari'ye atandım. Bu öğretmenlikte ilk senem. Bu heyecanı sizlerle birlikte yaşıyorum. Siz benim ilk öğrencilerimsiniz. Sizinle tanıştığıma gerçekten memnun oldum. Şimdi siz de kısaca kendinizle ilgili paylaşmak istediklerinizi anlatabilirsiniz diyerek 32 diş öğrencilerime gülümsüyordum. Öğrenciler sırayla kendinden bahsetmeye başladı. Bugün ilk gün olduğu için öğrencilerle tanışma faslı yapıyordum. Sırayla girdiğim sınıflarla selamlaşma ve tanışma faslından sonra öğretmenler odasına yol aldım. Öğretmenler odasında kimse yoktu. Benden sonra Mine geldi.
"Eee ilk gün nasıldı bakalım hocam?"
"Gayet iyiydi. İlk günü geçtiği için heyecanım da azaldı daha sakinim." diyerek gülümsemiştim.
"Senin dersin bitmemiş miydi? Sen neden çıkmadın?" diye sordum.
"Seni bekledim ilk gün yalnız bırakmak istemedim beraber dönelim bir kafeye falan oturup kahve içeriz canım." diyerek yorulmuş suratını takınmıştı.
"Çok güzel olur. Çok iyi düşünmüşsün hadi gidelim bir an önce canım kahve çekiyor deli gibi."
Öğretmenler odasından çıkıp merdivenlerden aşağı inmeye başladım ancak koridordaki camdan gördüğüm kadarıyla bir asker arabası okulun önünde durmuştu ve güvenlikle konuşuyordu. Umarım bir sorun yoktur diyerek içimden geçirdim.
Mine'yle bahçeye çıkıp güvenliğe doğru ilerlediğimizde Savaş'ı gördüm. Yeşil delici bakışlarını yine sanki etrafta kimse yokmuş gibi bana fırlatıyordu. Ardından herkes Mine ve bana doğru bakmaya başladı. Savaş iki adım atıp yanıma geldiğinde:
" Pelin Umay.. Bizimle kışlaya kadar gelmek zorundasınız. İfadenizi almamız gerekiyor." demişti. Bu sözler beynimde öyle sert etki yarattı ki gözlerim kararmaya ve ellerim titremeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ'İN DOĞDUĞU YÖN
Teen FictionO yeşil gözler üzerindeki üniformayla öyle uyumluydu ki dalıp gitmemek imkansız bir savaştı. Bu gözlere bakmamak için adeta savaşıyordum ve bu öyle güzel bir savaştı ki ben yenilmek istiyordum. Yüzbaşı Savaş Kıran ve Öğretmen Pelin Umay...