Accismuss : İstenen ,arzulanan bir şeyin çok istenmesine rağmen reddi.
Müdür bey telefonda konuşuyordu. Bana eliyle oturun işareti yaptı. 1-2 dakikalık konuşmadan sonra bana dönüp:
"Kusura bakmayın Pelin Hanım önemli bir telefondu bölemedim."
"Hiç önemli değil müdür bey." diyerek konuyu kapattım.
"Ben eksik evraklarımı getirmiştim."
"Tamamdır çok güzel." diyerek bana gülümsüyordu. Müdür beyin yüzünü dikkatli incelememiştim. Saçları sarı, gözleri ile uyumluydu ama gözleri sarı değildi saçlarının rengi gözlerini sarıya yakın tonlara getirmişti. Müdür bey:
"Tamamdır o zaman Pelin hocam yarın ilk dersinize başlayabilirsiniz." .
Aniden bir şey hatırlamış gibi:
" Ama yarın ben okulda olmayacağım neni göremeyebilirsiniz yarın ilçe toplantısında olacağım şimdiden hayırlı olsun size." dedi.
Ben de derin bir nefes vererek:
"Çok teşekkürler Anıl hocam." dedim neşeli bir ton ve 32 diş ile. Mutluydum. Bu hissi yaşamayalı uzun zaman olmuştu. Hem de iliklerime kadar. Kendimi ödüllendirmeye karar verdim. Bir kafeye gidip tatlı yemeye ve bir kahve içmeye karar verdim. Okuldan çıktım. Öğrenciler derste olduğu için bahçe boştu. Kapıda duran güvenliğe gülümseyip "Kolay gelsin" dedikten sonra telefondan okula yakın Accismus adlı bir kafe buldum. Yolu yürüyerek gitmeye karar verdim. Böylece etrafı biraz daha tanımış olacaktım Cadde üzerinde biraz ilerledikten sonra kafeye rastladım. Küçük hoş tatlı bir kafeydi. İçeri girdim. 2 kişilik pembe sandalye ve masadan oluşan yerde bir sandalye çekip oturdum. Garson yanıma gelip:
"Hoş geldiniz ,ne alırsınız?"
"Ben bir Türk kahvesi ve profiterol alayım."
"Tamamdır hemen geliyor." diyerek genç garson yanımdan ayrıldı. Ardından Cemal Süreya'nın şiirlerinden oluşan kitabımı masaya koydum. Tam kitabı açacaktım ki karşıda 7- 8 kişiden oluşan bir asker grubu dikkatimi çekti. Birlikte kahve içiyor ve herkes birbiriyle konuşuyordu. Kafe sessizdi. İçeride müşteri olarak onlar ,ben ve 1 çift vardı. Sesleri bana geliyordu. Lojmandan bahsediyorlardı. Bu büyük ihtimalle benim de yaşadığım lojmandı. Garson:
"Afiyet olsun." diyerek tatlımı ve kahvemi getirmişti.
Öğretmen olabildiğim bir kere daha aklıma geldi. Yine 32 diş sırıtarak kahvemi elime aldım tam bir yudum aldım ve...
Yine o yeşil gözler görüş alanıma girdi.
Bu sefer o geceki gerginliği yoktu ve daha rahat bir tavırda gözüküyordu. Büyük ihtimalle kafenin lavabosundan çıkmıştı.
Ve tekrar göz göze geldik. Beni ona bakarken yakalamıştı. 1 -2 saniye o geceki adam mı yoksa benzettim mı idrak etmeye çalıştım ama oydu. Çünkü bu çehre beni olduğum yerde donduruyordu. Onun gözlerine bakarken tekrar o gece aklıma geldi. Ve hemen gözlerimi çekip elimde masaya bırakmadığım kahvemden bir yudum daha aldım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Şuan elim ayağım birbirine girmişti. Ben gözlerimi çektikten sonra o da sanki bir yerden tanıyorum der gibi suratıma bakmıştı. Ardından hemen dikkatini başka masaya yöneltti. Hızlı adımlarla gülerek daha deminki asker grubunun yanına geldi.
İçimden lütfen arkası dönük koltuğa otursun lütfen diye geçirirken o arkadaşlarının karşısına geçti. Ve çok net açıdan birbirimizi görebiliyorduk.Bir asker:
"Komutanım bu sene sizi İstanbul' da düğünüme bekliyorum." diyerek neşeli bir şekilde sert çehreli komutanına konuşuyordu.
"Geliriz geliriz aslanım." diyerek neşeli bir şekilde askere konuşuyordu. Ben dikkatimi şuan kendimde toplayamıyordum. Çünkü sürekli oraya bakma isteği geliyordu. Tatlıma odaklanmaya çalıştım. Türk kahvesinin şekerli olacağını söylemediğim için sade getirmişlerdi. Ve bu beni biraz olsun kendime getiriyordu. Hızlı bir şekilde tatlımı yedim. Elimi kaldırarak garsonu çağırdım.
"Hesabi alabilir miyim"
"Tabi efendim hemen getiriyorum." demişti genç garson.
Bu sırada yeşil gözlü komutan 2 saniye bakıp kafasını hemen çevirdi. Sonra önüme dönüp kitabımı çantama yerleştirdim. Hesabı beklerken yan masamda oturan çift gözüme takıldı. Birbirlerine aşkla bakıyorlardı. Sanki onlar dışında etrafta kimse yok gibi. Benim de dışarıya doğru gözüm daldı. Ama bu dalış kısa sürdü garson hesabı getirmişti. Masaya parayı bırakıp hızlı adımlarla kafeden ayrıldım. Bacaklarım titriyordu. Ne oluyor bana of sanki liseli aşıklar gibi heyecanlanıyordum. Kafeden çıktıktan ve biraz yürüdükten sonra oksijeni derin derin içime çektim.
---------------------------------------------------------------------------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ'İN DOĞDUĞU YÖN
Dla nastolatkówO yeşil gözler üzerindeki üniformayla öyle uyumluydu ki dalıp gitmemek imkansız bir savaştı. Bu gözlere bakmamak için adeta savaşıyordum ve bu öyle güzel bir savaştı ki ben yenilmek istiyordum. Yüzbaşı Savaş Kıran ve Öğretmen Pelin Umay...