Hemen hemen bir buçuk haftayı geride bırakmıştık. Bu süreçte okulun futbol maçları olmuştu ve hepsine destek için okulca gitmiştik. Bu yüzden maçlar boyunca okulda tam anlamıyla dersler işlenmiyordu.
Bugün de final maçı vardı. Evet finale kadar gelebilmişti bizim takım. Beklediğim bir şeydi. Ve geçen sene yendiğimiz Karan Koleji ile finale kalmıştık. Büyük ihtimalle yine kazanacağız.
Spor salonuna girip tribünlere geçecekken koçun bana seslenmesiyle durdum ve yanına gittim. "Efendim hocam?"
"Aden koş soyunma odalarının olduğu tarafa Can'ı çağır gelsin hemen." Sanırım kendisi bizim ayrıldığımızın haberini almamıştı.
İtiraz etmeyip yönümü değiştirerek soyunma odalarının olduğu koridora girdim. Uzun ve dar bir koridordu. Bizim okulun adının yazıldığı kapıya vurup bekledim. İçeriden fazlaca sesler geliyordu.
Açan olmadığı için bir kere daha vurdum daha sert bir şekilde. Yine kimse açmadı.
Bunlarla mı uğraşacağım ya!
Bu sefer yumruk halindeki elimi açıp avuç içimle daha sert vurmaya başladım. Sanki voleybol topuna smaç basıyormuş gibi geçiriyordum kapıya. Durmadan vurmalarım sonucu nihayet kapı açıldı ama hızımı alamadığım için açan kişinin göğsüne indi elim. Neyse ki son anda az da olsa yavaşlatmıştım elimi. "Ah!"
"Ups! Pardon. Neyse Can'ı çağırsana."
Adını hatırlayamadığım çocuk tamam diyerek geriye gitti. Birkaç saniye sonra Can belirdi kapıda. "Aden? Bir şey mi oldu?" dedi beni gördüğü için şaşırdığını saklamadan. "Sakın yine bir şeyler yapmamı isteme. Bak final maçı bu, ne isteyeceksen başka bir sefer iste söz itiraz etmeden yaparım." diye taramalı tüfek gibi konuşmaya devam edecekken elimi kaldırıp susmasını işaret ettim.
"Biraz daha konuşursan iğne iplikle dudaklarını birbirine dikmeni isteyeceğim. Başımı şişirdin resmen. Koç seni çağırmamı istedi benden ondan geldim. Başka bir şey için değil." Can bariz bir şekilde rahatlarken "Ne duruyorsun hadi!" diye söylendim. "Ha doğru.." diye mırıldanıp arkasından kapıyı kapattı ve uzaklaşmaya başladı.
O koridoru yarılamışken ben de daha fazla dikilmemeye karar vererek arkasından yürümeye başladım.
"Aden?!" Arkamdan adım şaşkın bir ses tarafından seslenilince durup arkamı döndüm. Karşımda gördüğüm kişiyle dudaklarım istemsizce iki yana gerildi. Arda'ydı bu. Liseye başladığımız sene aynı sınıftaydık ve kısa sürede arkadaş olmuştuk. Can, ben ve Arda bir süre hep birlikte takılmıştık. Zamanla Can ve Arda çok anlaşamamaya başladı ve zaten 11'e geçtiğimizde o Karan Koleji'ne gitmişti. Bir süre iletişimde kalmıştık ama zamanla azalmıştı.
Severdim Arda'yı."Arda!" dedim sevinçle ve birkaç adımda yanına vardım. Üzerinde formasıyla her zamanki gibi duruyordu. Kocaman bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Aynı şekilde karşılık verdim. "Nasılsın görüşmeyeli?" diye sordum hemen.
"İyi, aynı işte. Sen peki?"
"İyiyim ben de." deyince gözlerini kısıp beni inceledi. "Emin misin?"
Kaşlarımı çatıp "Nasıl yani?" diye sordum.Derin bir nefes alıp "Can... Aldatmış seni." dediği an yüzümü buruşturdum. "Maşallah öğrenmeyen kalmamış."
"Okul itiraf sayfalarında konuşuluyormuş ben de bizimkilerden gördüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SICAK ŞARAP || yarı texting (+18)
JugendliteraturBabası Beşiktaş'ın eski yıldız futbolcusu, annesi de pek çok kez milli forma giymiş ünlü voleybolcu... Eh haliyle insanlar tarafından tanınan, takip edilen, merak edilen bir isim Aden Akgül. Kimisi sever kimisi kıskanır kimisi ise hiç haz etmez onda...