Anne ve babamın yanına gidip biraz oturduktan sonra mutfağa bıraktığım poşeti alıp nihayet odama gitmiş ve ilk önce kısa bir duş alıp üstümü değiştirmiştim.
Sonra da yatağımın üstüne bıraktığım poşeti elime açıp sanki ne olduğunu bilmiyormuş gibi heyecanla açıp içindekileri yatağa dökmüştüm. Birbirinden farklı en az on tane çikolata yatağıma dökülünce gülümsedim. Büyük ihtimalle ne sevdiğimi bilmediği için hepsinden almıştı.
Asla çikolata ayrımı yapmadan hepsini eşit derecede seven ben ise buna sevinmiştim. Çikolataların hepsini elime alıp çalışma masamın üstüne koydum ve dolabımdan içine bana getirdiği şeyleri koyduğum kutuyu çıkardım.
Hayatımda ilk defa birisi beni düşünüp bir şeyler getiriyordu ve ben o kişinin getirdiği hiçbir şeye karışmak istemiyordum. Çikolataları da kutuya koyup kapağı tekrar kapattıktan sonra birden kapağı tekrar açıp içinden kocaman bir gülümsemeyle Herkül'ü çıkardım.
"Sana mutluluğumu da üzüntümü de anlatabilirdim değil mi? O zaman benden duyacağın ilk şey mutluluğum olsun. Son günlerde her zaman olduğu gibi şu an da yüzümdeki bu gülümsemenin sahibi sana bir zaman korkularını, üzüntülerini, mutluluğunu anlatan ve benden daha iyi tanıdığın çocuk. O bana zorluk çektiğim konularda el uzatıp yardım edebiliyorken ben onun hakkında tek bir şey bile bilmiyorum." dedim titrek bir nefes alarak.
Onun hakkında hiçbir şey bilmiyor olmak ilk defa canımı bu kadar sıkmıştı. Yüzünü görmek istiyordum ama buna izin vermiyordu. Onun hakkında bir şeyler öğrenmek istiyordum ama buna da izin vermiyordu. O tamamen kendini benden gizliyordu ama beni de tanımak istiyordu.
"Sahi bu kadar gıcık bir insanı dinlek zor olmamış mıdır? Kesin seninle bile defalarca kez dalga geçip gülmüştür." dedim ben de gülerek. Onu gerçekten çok merak ediyordum ama sıkmak da istemiyordum.
Masanın üzerindeki telefonuma mesaj gelince Herkül'ü tekrar kutuya koyup heyecanla telefona baktım ama mesajı görür görmez yüzümdeki gülümseme silindi. Mesaj beklediğim kişiden gelmemişti. Bizim bölümden alttan dersi olan ve haftada iki kere aynı derse girdiğim çocuktu.
Anıl: İyi geceler Kader. Nasılsın?
Tam emin olamasam da Anıl'ın bana ilgisi olduğunu düşünüyordum ve bu beni içten içe rahatsız ediyordu. Çünkü insanlara güvenmiyordum ve korkuyordum. Hayatımda belki de ilk defa birine koşulsuz şartsız güvenmek istiyordum ve o kişi de Anıl değil, benim bile tanımadığım biriydi.
Kader: İyi geceler Anıl. İyiyim, sen nasılsın?
Anıl: Ben de iyiyim seni merak ettim. Bu hafta seni hiç göremedim o yüzden aklım hep sendeydi. Bir sorun yok değil mi?
Bıkkınca derin bir nefes aldım. Kötü bir niyeti yoktu, kesinlikle yoktu ama sorduğu sorulardan rahatsız oluyordum. Bu benim elimde değildi.
Kader: Hiçbir sıkıntı yok. Devamsızlık hakkımı kullanıp derse gelmedim o kadar. Her şey yolunda. Sorduğun için teşekkür ederim.
Anıl: Sevindim.
Anıl: Yarın birlikte bir şeyler yapalım mı? Yani senin için de sakıncası yoksa. Uzun zamandır seninle bir şeyler yapmak istiyorum ama hep beni reddedeceksin korkusuyla teklif etmedim.
Kader: Peki şimdi ne değişti?
Anıl: Son günlerde yüzüne renk gelmiş sanki, eskisinden çok daha mutlu olduğunu düşünüyorum ve sanırım bu bana cesaret verdi.
Anıl: Beni kırmazsın diye düşünüyorum.
Kader: Bilmiyorum ki müsait olamayabilirim.
Yazıp gönderdim. Reddetmek istiyordum ama onu kırmamak için birdenbire söyleyemezdim. Ben biriyle dışarı çıkıp zaman geçirmek isteseydim ve en önemlisi hiçbir kötü niyetim olmasaydı, sadece kalbimin sesini dinleseydim ve rededilseydim kırılırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
10 KURUŞ/ Texting
Short Story- "Neden öyle bakıyorsun bana?" - "Bilmem. Sana farkında bile olmadan aşık olduğum için galiba." Yayınlanma tarihi: 08.07.2022