Pencereden düşen yağmur damlalarına o kadar odaklanmıştım ki annemin odama girdiğini bile fark etmemiştim. Dün gece annemler eve gelmeden birkaç dakika önce Ömer evden çıkmış ve onlara yakalanmaktan son anda kurtulmuştuk.
"Anne?"
"Kader? Neye daldın bu kadar kızım? Kapıyı kaç kere çaldım duymadın bile. Şimdi de odaya girdim yeni fark ettin. Hasta mısın?"
"Hayır anne. Yağmura dalmışım. Sevdiğimi sen de biliyorsun." dedim pencere önünden kalkıp annemin yanına gelip onun gibi yatağıma oturarak.
"Dün gece neler yaptınız babamla. Güzel geçti mi?"
"Evet. Çok güzeldi. Önce yemek yedik sonra da biraz gezip güzel bir mekanda oturup sohbet ettik. Eskileri yad ettik. Seninki nasıl geçti?"
Annemin sorduğu soruyla dün gece gözümün önünden bir film şeridi gibi geçti. Ömer'in anlattığı şeyler, bana sarılması, boynumdan öpmesi, ben farkında bile olmadan masama bıraktığı hediye... Hepsi o kadar güzeldi ki gülümsemeden edemedim.
Dün gece çok duygusal ama bir o kadar da güzel geçmişti ama bunu anneme anlatamazdım. Belki bir gün anlatırdım ama bugün kesinlikle o gün değildi.
"Çok güzel geçti. Şimdiye kadar geçirdiğim en güzel yılbaşı hatta en güzel geceydi. Kar da yağsa her şey tam olacaktı aslında."
"Yarın kar yağacak hem de sağanak şeklinde. Az önce hava durumunu izledim."
"Gerçekten mi?" dedim elimi ağzıma götürüp. Ani heyecan yaptığım için sesim biraz yüksek çıkmıştı.
"Gerçekten." dedi annem de benim gibi heyecanla. O benden daha çok seviyordu yağışlı havaları.
"Kirlilerin var mı diye sormaya geldim. Makineyi çalıştıracağım da çok az elbise var. Gönül isterdi ki zenginler gibi koca çamaşır makinesini birkaç elbise için çalıştırayım ama ne yazık ki zengin değiliz."
Kahkaha atıp anneme baktım.
"Off anne ya sen Firdevs Yöreoğlu'sun. Düşündüğün şeylere bak." dedim biriktirdiğim kirlileri doldurduğum sepeti getirerek. Annem eve yeni bir kural getirmişti. Artık kimse kirlilerini kendisi getirip çamaşır makinesine atmayacak odasında toplayacak ve üç günde bir kendisi gelip alacaktı. Anca o şekilde makine tamamen dolar ve annem gönül rahatlığıyla makineyi çalıştırırdı.
"Geçen ay sekiz yüz lira elektrik borcumuz gelmişti. Hep sen ve baban yüzünden. O kadar boş elektrik israfı yapıyorsunuz ki ikinizi de en sonunda evden atacağım." dedi ciddi bir şekilde.
"Anne özel gününde misin? Ne bu şiddet bu celal? Niye babamla beni evden kovuyorsun? Hem geçen ay sadece saç kurutma makinesiyle yanlışlıkla iki saat saç savurma savaşı yapmıştık. Onun dışında yaptığımız bir şey yok."
Annem bana cevap vermeden odadan çıkıp gittiğinde arkasından şaşkınlıkla bakıp güldüm. O da kafayı yemişti. Son Türkiye ekonomisi ona çok ağır gelmişti. Ne çok zengin ne de fakir bir aileydik durumumuz iyiydi ama buna rağmen çok dikkatli davranmak zorundaydık.
Annem odadan çıktıktan sonra penceremi açıp odamı havalandırmak için öyle bırakıp yatağımı düzeltmeye başladım. Bugün oda temizliği yapacaktım.
Telefonumdan YouTube'a girip rastgele bir tane şarkı açıp sabahın köründe temizliğe başladım. Bir saat önce uyanmış ve kahvaltı yapıp odaya gelmiştim. Saat daha sabahın onuydu.
Önce elbise dolabımdaki bütün elbiseleri çıkarıp dolabımı sildim ve bütün elbiselerimi teker teker yerleştirdim. Ayakkabılarım normalde girişteki dolaptaydı ama özel günler için aldığım topuklu ayakkabılarım ve birkaç botum odamda küçük bir çekmecedeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
10 KURUŞ/ Texting
Short Story- "Neden öyle bakıyorsun bana?" - "Bilmem. Sana farkında bile olmadan aşık olduğum için galiba." Yayınlanma tarihi: 08.07.2022