15. İhanet

1.4K 130 125
                                    

Y/N: Büyük bir sabırla bekleyen ve destekleyen okuyucularım için...

• Hypatia Hales'in Bakış Açısı •

Tom'u kaybetme

Tom'u kaybetmemek mi? O ne zaman benimle olmuştu ki? Sanki zaman bir süreliğine donmuştu ve ben her şeyi daha net algılayabiliyordum. Çevremdeki kaotik havanın ağırlığı omuzlarıma baskı yapıyordu, zamanın darlığının da farkına varmıştım. Zamanın farkına varmak insanlar için ne de büyük bir yüktü, şu ana kadar bunu anlayamamıştım. Başımı babama doğru çevirdiğimde içimde bir şeylerin ezildiğini hissettim. Göğüs kafesim içeri doğru çöküyor ve kalbimde ağrı yapıyordu. Karşımda beni tüm bu karmaşadan kurtarabilecek bir adam duruyordu. Dumbledore bana bu görevi vererek ne düşünmüştü ki? Ya öldürülecek ya da intihar edecek kıvama gelmeye başlamıştım.

"Üzgünüm."

Riddle'ı var gücümle iterek mavi halkanın içine kendimi attım. O an hissettiğim duygular karmakarışıktı. Gözümün önünde Riddle yüzünden ölen tüm o insanlar gelince attığım bu küçük adımdan büyük bir pişmanlık duydum. Atılan küçük bir adımın bile geri dönüşü olmayan büyük bir sonucu olabiliyordu. Belki de böyle olması gerekiyordu ve zamanı değiştiremezdim. Kendimi büyünün etkisine bıraktım ve midemin bulanmaması için gözlerimi sımsıkı kapattım.

Gözlerimi açtığımda koskocaman bir malikanenin bahçesinde buldum kendimi. Büyünün etkisinden dolayı dizlerim titriyor, etrafı daha net görebilmek için gözlerimi kırpıştırıyordum. Bu büyük bahçede benim gibi onlarca kişi vardı. Görkemli dallarıyla ortama daha da karanlık bir hava katan meşe ağacının gövdesine dayanmış kadının seyirciler arasında Grindelwald'a katılmaya karar veren ilk kişi olduğunu tüylü kocaman şapkasından dolayı hatırlamıştım. Ayaklarımı boşluğa basıyor gibi hissettiğimden sendeleyerek yürümeye başladım. Her adımımla içimdeki endişe daha da büyüyordu fakat tüm bu endişeyi babam Alexander Hales'i görebileceğim ihtimaline karşın göz ardı etmeye çalışıyordum.

Aralarda Grindelwald'ın sadık takipçilerinden olduğunu düşündüğüm büyücüler geziyor ve insanları bu adeta küçük şatonun içine doğru yönlendiriyorlardı. Belki aralarında babam da vardır diye bakınıyor fakat onu hiçbir yerde göremiyordum. Takipçilerden olduğunu düşündüğüm cübbesinin altında şık bir takım olan adama seslendim. Doğrudan beni Alexander'a götürmesini isteyebilirdim ancak bu çok dikkat çekerdi. Büyünün etkisinde olduğumdan yürümekte zorlanıyor ve bu durumu kendi lehime kullanabilecek gibi hissediyordum. İnsanlardan yardım isteyerek onların güvenini kazanabilirdiniz.

"Daha fazla yürüyemiyorum, yardımcı olabilir misiniz?"

Etrafı adeta bir şahinmiş gibi keskin gözlerle izleyen bu şık adamla gözlerimiz buluştu. Nezaketli bir ses tonuyla, "Sizi içeri kadar taşıyabilirim ya da koluma girebilirsiniz. Nasıl arzu ederseniz." dedi.

Bilinmezliğin getirdiği içimdeki korkuyu, bu nazik davranışlarla karşılaşmak biraz olsun bastırabilmişti. Gülümsemeye çalıştım. "Kolunuza gireyim, teşekkürler."

Bana uzattığı kolunu kavrayarak yürümeye başladım. Bu nazik yabancı bana yardımcı olurken etraftaki insanları da dikkatle izlemeyi ihmal etmiyordu. Gözleri olan biteni takip ederken bana bakmadan konuştu, "İsminiz nedir?"

"Hypatia." dedim soyadımı eklemeyerek çünkü soyadları geldiğimden beri başıma dert olmuştu.

İsmimi duymasıyla birlikte birden başını bana çevirdi, şaşırdığını belli edecek şekilde göz bebekleri büyümüş ve kaşları hafifçe yukarıya kalkmıştı. "Hypatia" kendi kendine tekrarladı. "Ne güzel bir isim!" Boğazını temizleyerek devam etti, "Heyecanımın kusuruna bakmayın, yakında yeğenim doğacak ve ismini benim koymamı uygun gördüler. Erkek olursa William düşünmüştüm ama kız için aklımda bir türlü oturtamamıştım." tekrar duraksayarak gülümsedi, "Kafanızı şişirmiş olmalıyım."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 08, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Stories Untold |TomRiddle|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin