•Hypatia Hales'in Bakış Açısı•
Büyü dersi sona erdiğinde biraz temiz hava almak istediğime karar verdim. Ayrıca bugün içinde Tom ile hiç konuşmamıştık, konuşmak da istemiyordum bu nedenle sınıftan hemen çıktım. Havanın güzel olması sayesinde insanlar kümelenip çimlere oturmuşlardı. Hiçbir zaman bu kadar geniş arkadaş grubu içerisinde bulunmamıştım. Bazen kendimi çok yalnız hissetsem de insanlarla az iletişim kurmanın ruhuma daha iyi geldiğini fark ediyordum. Belki de hikaye yazmamın sebebi buydu istediğim kişiye istediğim karakteri yükleyebiliyordum. Benim dünyamda kimse beni yargılayamazdı. İtiraf etmek gerekirse bu biraz korkakçaydı. Eğer böyle bir görevi üstlendiysem kabuğumu olabildiğince çabuk kırmam gerekiyordu. Etrafı seyrederken birkaç sincap gördüm. Nedenini bilmesem de sincap görmek beni her zaman heyecanlandırırdı. Kuşlar kendi aralarında bugünün güzel bir gün olduğunu anlatan şarkılar söylüyordu. Kara göle doğru yürürken bu ahengi bozan garip bir sesle irkildim. Sanki suya bir şey atılıyormuşçasına sesler geliyordu. Seslerin yanında birkaç kahkaha duydum. Büyük ihtimalle bazı öğrenciler kendilerince eğleniyorlardı. Neler olduğunu görmek için yaklaştığımda olayın eğlenme ile alakası olmadığını fark ettim. Isolde Parkinson, Cassia Greengrass ve birkaç Slytherin gölün hemen yanında kümelenmişti. Parkinson bir kızın saçına parmaklarını dolamıştı, kızı suya doğru yönlendiriyordu. Dikkat çekmeden biraz daha yaklaşarak ağacın gövdesinin arkasına gizlendim. O kişinin Agnes Black olduğunu görünce gözlerim büyümüştü.
Parkinson, Agnes'ın buklelerini serbest bıraktığında onu suya doğru itti. Agnes hırpalanmış gibi görünüyordu. Asasına doğru uzandı fakat Cassia Greengrass önce davranıp kendi asasını çıkartarak bir büyü gönderdi. Agnes'ın kafası suya doğru girmişti. Şaşkınlıktan bağırmamak için elimle ağzımı kapattım. Boğulacağından endişe ediyordum ki Greengrass asasının bir diğer hareketiyle kızın kafasını sudan çıkarttı. Sonra tekrar tekrar soktu, Agnes güçsüz düşene kadar... Hepsinin arkadaş olduğunu sanıyordum. En azından onları hep beraber görüyordum. Ne tür arkadaşlar böyle davranırdı ki?
Düşüncelerimden arınarak bir an önce eyleme geçmem gerektiğini kendime hatırlattım. Agnes dışında dört kişi vardı. Asamı çıkartarak Agnes'ın sudan çıktığı anı bekledim.
"Petrificus Totalus!"
Greengrass kaskatı olarak yere düştüğünde Agnes da bir daha suya girmekten kurtulmuş oldu. Diğerlerinin dikkati dağılmıştı, şaşkınlıkla etrafa bakıyorlardı. Bu kısa andan faydalanmak istedim. Teke tek bir düelloda bile kaybetme olasılığım bu kadar yüksekken üç kişiyle baş edebileceğimi zannetmiyordum. El çabukluğuyla bir büyü daha gönderim.
"Petrificus Totalus!" Kırmızı saçlı kız da bir heykelmiş gibi dimdik durdu ve sonra dengesini kaybederek yere yığıldı. Isolde
Parkinson ve sarışın kız açık hedef olmaktan kurtulmak için ağaçların arkasına doğru koşmaya başladıklardında henüz durmamam gerektiğini biliyordum. Agnes'a göz ucuyla baktım, yerde savunmasız bir şekilde yatıyordu. Boğulma ihtimalini aklımdan çıkartmaya çalışarak Parkinson'u hedef aldım fakat büyüyü fark ettiğinde kendine kalkan oluşturdu. Şimdi yerimi belli etmiştim. Bana saldırmaları an meselesiydi. Başka bir ağacın arkasına saklanmaya karar verdiğimde sarışın kızın yerde yatan Cassia'ya doğru koştuğunu gördüm.
"Petrificus Totalus!"
Kız yere yığıldı. Artık elim titriyordu, düzgün bir şekilde hedef alamıyordum. Sırtımı ağacın gövdesine yaslayıp soluklanmaya başladım. Parkinson'un diğer kızların büyüsünü bozma ihtimali vardı, bir an önce onu da etkisiz hale getirmeliydim. Ağaçtan güç alarak kendimi öne doğru ittim. Parkinson ile burun buruna gelmiştik. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki bayılmama ramak kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stories Untold |TomRiddle|
Mystery / ThrillerHypatia Hales, yaşadığının dışında farklı dünyalar olduğuna inanıyordu. Tüm o dünyaları yaşamak, hissetmek istiyordu. Zamanda yolculuk yaparak taşıyamayacağı kadar ağır dünyalara tanık oldu. Tom Riddle'ı tek başına durdurabilir miydi?