• Hypatia Hales'in Bakış Açısı •
Nihayet Hogwarts'taydım. Dumbledore'un odasında beklerken bir yandan da etrafı gözlemliyordum. Koyu duvar kağıdıyla süslenmiş duvarda müdürlerin fotoğrafları asılı duruyordu. İçlerinden biri bana gülümsemişti. Gülümsemesine karşılık vererek tablonun altındaki isme baktım, "Profesör Armando Dippet"
"Beklettiğim için üzgünüm Bayan Hales." Dumbledore'un sakin sesi odayı doldurduğunda bakışlarımı eski müdür Dippet'ten ona çevirdim. Cübbesini geriye doğru atarak karşıma oturdu, "Bu ziyaretini neye borçluyum?"
Boynumda duran fakat kazağımın içine saklamış olduğum kolyeyi yavaşça çıkarttım. Şimdi ise Ravenclaw kravatımın üstünde parlıyordu. Albus Dumbledore'da bir şaşkınlık ifadesi bulma düşüncesiyle yüzüne baktım fakat Dumbledore kolyeye sadece bilge gözlerle bakıyordu. Şaşkınlık belirten hiçbir ifade yoktu.
Profesöre neler söyleyeceğimi tren yolculuğu boyunca zihnimde prova edip durmuştum. Bunu boykot edercesine sözler dudaklarımdan plansızca çıkıyorlardı.
"Bunu annem bana verdi. Babamdan kalmış."
Dumbledore bakışlarını kolyeden yüzüme çevirdi. Başını hafifçe sallayarak bana konuşmama devam edecek cesareti verdi.
"Buna benzer objeleri kitaplarda görmüştüm. Bir zaman döndürücü olduğuna eminim. Ne işe yaradığı dışında pek bir bilgim olmadığı için geldim. Sizin beni aydınlatmanızı umuyorum."
"Kolyeye yakından bakabilir miyim Hypatia?"
Profesörün isteğiyle kolyeyi boynumdan çıkarıp ona uzattım. İşaret ve orta parmağının desteğiyle gözlüğünü geriye ittirdi ve objeyi incelemeye başladı. Mimiklerinden onu çözmeye çalıştığım her defasında başarısız oluyordum. Yaşlı adamın yüzünden hiçbir şey okunmuyordu.
Kolyeyi bana uzattı, "Korkarım Bayan Hales bu kolyeyi artık kullanamazsınız. Sadece sahibinin büyüsüyle çalışabilir."
Bu cümlenin bana getirdiği hayal kırıklığını tarif edemezdim. Günlerce, yapabileceklerimin hayalini kurmuşken bir anda hepsinin hiçe dönüşmesi kötüydü. Başımı olabildiğince anlayış göstererek salladım ve ayağa kalktım. Kolyeyi avuç içimde sıkıyordum.
"Teşekkür ederim Profesör."
"İyi günler Bayan Hales."
~~~
Okulun başlamasının üzerinden bir hafta geçmişti. Derslerin ağırlaşmasıyla da vaktimin birçoğunu kütüphanede geçiriyordum. Luna ve Neville ile aynı masadaydık. Neville'in yüz ifadelerine bakarak karar verseydim çok heyecanlı bir roman okuyor olduğuna kanaat getirirdim fakat okuduğu kitap heyecanlı bir roman olmaktan çok uzaktı. Kitabın adı "Bitkilerin Yaşamı"ydı. Luna da astronomi ödevine yoğunlaşmıştı. Kimse sohbet havasında değildi anlaşılan ve ben çok sıkılmıştım. Çantamdan defterimi çıkartarak rastgele bir sayfa açtım. Hikayelerimden herhangi birini okumak bana her zaman keyif verirdi.
Yıldızlar geceye küsmüştü. Zifiri karanlıkta nereye gittiğini bilmeden koşuyordu Black. Ayakkabıları yoktu, ormanın nemli zeminindeki taşlar ve dal parçalarının tabanında oluşturduğu kesikler artık canını yakmıyordu. Tek hissettiği şey korkuydu Narcissa'nın. Bacakları artık onu götüremez olduğunda durdu ve soğuk havayı içine çekti. Derin derin aldığı her nefes boğazını yakarak geçiyordu.
"Hypatia"
İsmimi duyduğumda defterimi aceleyle kapattım. Beni yasak bölümden bir kitap okurken yakalamış edasıyla bakan kişi kütüphane görevlisi Madam Pince'ten başkası değildi. Luna ve Neville de dikkatlerini Madam'a yöneltmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stories Untold |TomRiddle|
Mystery / ThrillerHypatia Hales, yaşadığının dışında farklı dünyalar olduğuna inanıyordu. Tüm o dünyaları yaşamak, hissetmek istiyordu. Zamanda yolculuk yaparak taşıyamayacağı kadar ağır dünyalara tanık oldu. Tom Riddle'ı tek başına durdurabilir miydi?