Y/N: Merhaba arkadaşlar, uzun zamandır yeni bölüm gelmediği için çok özür dilerim. Umarım bu uzun bölüm size keyif verir, yorumlarınızı bekliyorum. Sabrınız için teşekkürler ve iyi okumalar.
•Hypatia Hales Bakış Açısı•
Masadaki kurabiyelerden gelen, büyük salonun sıcak havasıyla bütünleşmiş tarçın ve vanilya kokusu bana evimizi hatırlatıyordu. Anneme ve arkadaşlarıma olan özlemimi düşüncelerimin en gerisine atmıştım fakat tıpkı toprağı delerek ışığa ulaşmaya çalışan bir kök gibi yeşermeye başlamışlardı. Otomatik makine edasıyla boğazımdaki düğümü gidermek için bardağıma uzandım. Ilık suyu içtiğimde gelen rahatlama biraz olsun bulutları dağıtabilmişti. Bu sefer de saatlerdir aklımdan çıkmayan o cümle zihnimde yankılanıyordu.
"Alexander nerede?"
Hiçbir ayrıntıyı kaçırmadığıma emin olmak istediğim için Mnemosyne bitkisi sayesinde gün yüzüne çıkan anılarımı zihnimde tekrar tekrar canlandırıyordum. Bununla birlikte sanki zihnim güç kazanıyor ve tozlu albümlerinden bana hiç ama hiç anımsamak istemeyeceğim resimler gösteriyordu. Annemin ağlayışları ve yalnız olan ikimizin koskoca evde daha da yalnız kalması bunlardan birkaçıydı. Hayatım boyunca bana çok ağır gelen birçok şeyin aslında yaşanmayacağını bilmekle babamın yaşadığını bilmek arasında sıkışıp kalmıştım.
"Yemeğine dokunmamışsın Mademoiselle Cerise."
Artık adım kadar duymaya alıştığım bu ifade ile düşüncelerim bölündüğünde Black'in yana kayarak yanıma oturması için Avery'e yer verdiğini fark ettim. Cevap vermek için ağzımı açsam da kelimeler dökülmedi. Avery omzuyla omzumu dürterek garip sessizliği ortadan kaldırmak amacıyla konuşmasını sürdürdü.
"Projede siz başarılı oldunuz. Mutlu olman gerekmez mi?"
"Mutluyum."
İşaret parmağını dudağıma değdirdi, "Belki burası öyle söylüyor olabilir ama" sonra da aynı parmağını kalbimin üstüne bastırdı. "O pek öyle hissetmiyor olsa gerek."
"Mutsuz olmam için bir sebep yok Louis." diyebilmiştim boğazımın tekrar düğümlendiğini hissediyordum.
"Bir dakika" dedi gülümseyerek, "Hypatia Goldstein heyecanlandı mı yoksa?" Şimdi göğsüme sadece işaret parmağını değil bütün elini bastırıyordu. "Evet, evet ritminin hızlandığını hissediyorum."
Göğsümün üzerindeki elini tutup çektim gülerek, "Heyecanlanmak için de bir sebep yok."
Fakat bu cümlem Louis'in yüzündeki geniş gülümsemeyi silmeye yetmemişti. Bakışlarını ellerimize indirdi. "Yalan da söyleyemiyorsun bak ellerin buz gibi olmuş."
Çok sıcak bir bardağa dokunup da elimi yakmışım gibi aniden Louis'in elini bıraktım. "Dersten önce biraz yürüyüşe çıkalım mı?"
"Memnuniyetle." dedi Avery göz kırparak. Benimle uğraşmanın verdiği zevkle yerinden kalktı ve kapıya doğru yürümeye başladı.
~~~
Louis'le çıktığımız kısa gezinti sonrası kendimi daha iyi hissediyordum. Hafifçe yağmaya başlayan kar yakında her yeri dolduracak gibiydi. Birlikte geçirdiğimiz o anlarda birçok kez her şeyi anlatmamak için kendimi zor tutmuştum. Kimseye tam olarak güvenemeyeceğim gerçeği ağır basıyordu. Tuttuğum nefesi soğuk havaya bıraktığımda çıkan dumanı izledim ve bütün sıkıntıların bu dumanla gittiğini kendime telkin ettim.
Yeni yıla yaklaşmış olmanın etkisini en çok hissettiren yer Hogwarts'tı ve taş duvarların süslenmesi, yağmaya yeni yeni başlamış kar ile çökmüş sessizlikte bir huzur olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stories Untold |TomRiddle|
Mystery / ThrillerHypatia Hales, yaşadığının dışında farklı dünyalar olduğuna inanıyordu. Tüm o dünyaları yaşamak, hissetmek istiyordu. Zamanda yolculuk yaparak taşıyamayacağı kadar ağır dünyalara tanık oldu. Tom Riddle'ı tek başına durdurabilir miydi?