Y/N: Merhaba sevgili okuyucularım, sizi uzun zamandır beklettiğim için özür dilerim. Fakat gerçekten heyecanlı ve uzun bir bölüm olduğunu duyurmak istiyorum. Umarım beklentilerinizi karşılar. Hikayede gerçek HP evreninin olaylarını takip etmeyeceğim bu yüzden olaylarla ilgili kafa karışıklığı yaşarsanız yorum atmanız yeterli. Bu bölümde Tom Riddle'ın bakış açısından pek çok kısım olacak. Onun gözünden de olaylara bakmanın size ışık tutacağını düşündüm. Şu zor günlerde kendinize çok dikkat edin ve sağlıklı kalın.
• Tom Marvolo Riddle'ın Bakış Açısı •
Kanımın damarlarımda daha hızlı aktığını hissediyordum. Böyle bir habere vücudum tepki vermek istiyor fakat iradem beni bundan alıkoyuyordu.
"Bunu detaylı konuşalım Avery." dedim soğukkanlılığımı koruyarak. Avery'i en yakındaki boş sınıfa yönlendirdim.
"Colloportus."
Kapının kilitlendiğine emin olduktan sonra bana tüm hikayeyi anlatmasını sağladım. Hypatia geldiğinden beri onun çevresinde koruyucu bir kalkan görevi üstlenen Louis'in bana karşı bir anda bu kadar dürüst olması şüphe uyandırıcıydı. Bu düşünceyle beraber midemde garip bir his belirdi. İğrendiğimden olmalıydı belki de bu. Hiçbir eksik istemiyordum, bu yüzden konuşurken yüz ifadesini dikkatle okuyordum.
"... ve Hypatia bunu duyduğunda çok şaşırdı hatta üzülmüş görünüyordu."
Tekrar midemdeki o his belirdiğinde daha fazla dayanamadım. "Aferin Avery. Şimdi bu sırrı aramızda tutalım. Kimseye bahsetmeye kalkışma." dedim aceleyle ve kilitlediğim kapıyı açarak hızlı adımlarla oradan çıktım. Hypatia'yı bulmam gerektiğini söylüyordu içimden bir ses ve ben de o sese itaat ettim.
• Hypatia Hales'in Bakış Açısı •
Her şey bir kabus olmalıydı. Babamın Grindelwald'ın yardımcısı olması o çok korktuğum kabuslardan biri olmalıydı. Bu tür kabuslar uyurken kalp atışımı sekteye uğratacak kadar korkunçken uyandığımda saçmalığını kavradığım olaylardan ibaretti. Babamın Grindelwald takipçisi olmasına da işte bu kadar saçma denebilirdi. Vücudumu ürperti sardığında tepeden tırnağa üşüdüğümü hissettim. Babamı bulmam gerekiyordu. Neden herkesi yüz üstü bırakıp gitmiş bu adamı bu denli bulmak istiyordum ki? Sırtımı koridorun taş duvarına yaslarken yumruklarımı sıktım. Onu bulmam gerekiyor.
"Hypatia."
Başımı kaldırdığımda Tom'un bulanık figürünün önümde dikildiğini gördüm. Yanında ağlamak istemiyordum konuşmadan önce yutkundum.
"Riddle." Gülümsemeye çalıştım. "Ben-" gözlerimden yaşlar çıkmaması için tekrar yutkundum. Belki de ona ölü bir kuş gördüğümü söyleyebilirdim. Benliğimi saran yorgunluk hissi dudaklarımdan sözcüklerin çıkmasına engel oldu. Sadece dolu gözlerle Tom'un yüzüne bakabilmiştim.
Riddle, başını sallamakla yetindi. "Burası soğuk." yaslandığım duvara baktı ve bileğimden tutup hafifçe kendine doğru çekerek sırtımı duvara daha fazla yaslanmama engel oldu.
Riddle'ın bileğimi kavrayan uzun parmakları sıcacıktı. Isındığımı hissettim fakat o hiç vakit kaybetmeden bileğimi bırakmış ve yavaşça aksi yöne doğru yürümeye başlamıştı. "Gidelim."
Herkesten uzak kalmak istesem de adımlarım ona itaat etti. Hiç konuşmadan bir süre yan yana yürüdük. Aslına bakarsanız bu sessizlik de beni geriyordu. "Ölü bir kuş gördüm." dedim her şeye kendimce bir açıklama getirmek istercesine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stories Untold |TomRiddle|
Mystery / ThrillerHypatia Hales, yaşadığının dışında farklı dünyalar olduğuna inanıyordu. Tüm o dünyaları yaşamak, hissetmek istiyordu. Zamanda yolculuk yaparak taşıyamayacağı kadar ağır dünyalara tanık oldu. Tom Riddle'ı tek başına durdurabilir miydi?