02. Adalyn

5K 323 43
                                    

• Hypatia Hales'in Bakış Açısı •

Kış tatiliydi. Camın kenarına kurmuş olduğumuz sofrada akşam yemeğimizi yerken bir yandan da muggle annemle televizyondaki haberleri seyrediyorduk. Ben daha çok onu gözlemliyordum. Örneğin gördüğü bir şeye şaşırdığında kaşları hafifçe çatılıyor ve yılların yüzünde oluşturduğu kırışıklıklar belirginleşiyordu. Bu kırışıklıklara nelerin sebep olduğunu düşündüm. Hogwarts'ta kaldığım zamanlar evde yalnızdı. Adalyn Hales'in yüzünün yenik düştüğü zaman ve bu zamandaki yalnızlığı kalbimi sızlattı. Zihnimi pozitif düşüncelere yönlendirmezsem boğulacaktım. Bakışlarımı dışarı çevirdim. Lambadan yayılan ışık dar sokağa loş bir hava vermişti. Yerler bir saat önceki yağmurun etkisiyle parıldıyordu. Hafif bir karaltı dikkatimi çekti. Patilerini su birikintilerinden kaçırarak hızla yürüyen duman rengi kediye gülümsedim.

Akşam yemeğinden sonra odama çıkmıştım. Burada o kadar az vakit geçiriyordum ki artık bir yabancının odasında yatıya kalıyormuşum hissini veriyordu bana. Yatağımın üstüne uzanarak tavanı seyretmeye başladım. Karanlıkta tavandaki yıldızlar parıldıyordu. Bunları babamın yapıştırdığını hatırlıyorum. Sen tüm yıldızlardan daha parlaksın demişti Alexander Hales. Kapımın tıklatılması beni düşüncelerimden uzaklaştırdı.

"Hypatia?"

Kapının açılmasıyla önce içeriye bir ışık huzmesi sonra ise Adalyn Hales girdi. Yatakta oturur konuma gelip bağdaş kurdum. O da yatağımın ucuna oturdu.

"Sana bir şey getirdim kızım" avucunda o şeyi saklıyordu "Tavan arasını temizlerken babanın okuldan kalan eşyaları arasında buldum" avucunu açtığında gördüğüm kolyeyle karnımda tonlarca kelebeğin uçuştuğunu hissettim. Gözlerimi kolyeden alamıyordum.

Bakışlarımı kısa bir süreliğine kolyeden anneme çevirdiğinde gülümsediğini gördüm, "Demek çok beğendin" kolyeyi nazik bir şekilde boynuma taktı.

Şaşkınlıktan boğazım kurumuştu. Güçlükle yutkundum ve gülümsemeye zorladım kendimi "Teşekkürler anne, bunun anlamı çok büyük."

Beni sıkıca kucakladı. Ayrıldığında gözleri ıslaktı. İyi geceler dileyerek odadan çıktı. Kalbimin sesi kulaklarıma kadar geliyordu. Bu kolyenin önemi babamdan kalmış olması değildi. Bu kolye bana konuşmayı unutturacak kadar güzel de görünmüyordu. Önemi farklı ve güçlü bir nedendi. İşte tam şu anda boynumda duran şey zamanda yolculuk için yapılmıştı.

~~~

Kolyeyi aldığım günden beri Hogwarts'a dönmek için sabırsızlanıyordum. Profesör Dumbledore'un beni aydınlatacağını umut ediyordum. Kolyedeki küçük kısmı döndürerek zamanda yolculuk yapabilirim sanmıştım fakat bu beraberinde birçok sorunu doğuruyordu. Zamanda ne kadar geriye gidebilirdim?

Annem alışverişe çıktığında ben de tavan arasında buldum kendimi. Gıcırdayan zemin her an düşecekmişim hissini veriyordu. Burnuma kaçan tozla hapşırdım. Saçlarımı at kuyruğu yaparak rafları araştırmaya başladım.

Saatler geçmişti fakat ben arkadaşlardan gelen mektuplar, ders kitapları ve ince bir şiir defteri dışında hiçbir şey bulamamıştım. Sırtım ağrıyordu, yere oturarak sırtımı duvara yasladım. Tüm mektupları açıp okumak geliyordu içimden ama bu babama saygısızlık olurdu. Son bir umutla şiir defterini elime aldım. Babamın on iki yaşından beri yazmış olduğu şiirler bu gece mavisi defterde toplanmıştı. Şiirleri okurken zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım. Açıkçası Hogwarts'taki bir sincap hakkında olan şiiri beni oldukça keyiflendirmişti. Keşke bu renkli adamla daha fazla vakit geçirebilseydim. Yıpranmış sayfaları çevirirken eski bir resim gözüme çarptı. Üç genç adam bana gülümsüyordu. Bu üç Ravenclaw'ı çok iyi tanıyordum. Aralarında oturan Cyril Lestrade bacak bacak üstüne atmış ve şapkasını bir bacağının üstüne yerleştirmişti. Arkanın sol tarafında aydınlık gülümsemesiyle bakan Patrick Barnicot'tan başkası değildi. Bakışlarımı onun yanındaki adama çevirdiğimde yine o hüzün tüm ağırlığıyla hücum etti. Dudakları gülüşünün etkisiyle kıvrılmıştı. Gözlerindeki muzip havayla hafif de gururla bakan babam mutluydu. O bu kadar mutluyken ben hüzünlü olmamalıyım diye düşünerek üç yakın arkadaşın hatırasına gülümsedim. Resmin arkasını bir tarih bulmak umuduyla çevirdiğimde şu kelimeler beni selamlıyordu,
"Zamanın hiç eskitemeyeceği dostluk."

Stories Untold |TomRiddle|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin