8. Bölüm

151 17 120
                                    

Yunho

"Ha?" Ne demişti az önce. Bana sarılmak mı istiyordu?

Hızlıca elini omzumdan çekti.

"Şey lütfen yanlış anlama... Ben.. senin anlattığın şeyler çok korkunçtu... Bir de diğerlerinin sevgilileri var, onlardan birine sarılmak doğru olmaz diye düşündüm" bana uzun uzun açıklamalar yaparken yanakları her saniye daha fazla kızardı "tanrım ne saçmalıyorum ben, unut gitsin" yatağa doğru adımlarken kolunu tuttum.

"Benim için sorun yok" ona güven verici bir gülümseme verdikten sonra teşekkür etti ve birlikte yatağa girdik.

Şu an aşırı gergin hissediyorum aynı zamanda kalbim deli gibi çarpıyor. Yan yana yattığımız anda ikimizde taş kesilmiştik. Hareket etmiyorduk. Bir süre sonra Seonghwa yerinde kıpırdanmaya başladı. Nefesimi tuttum. Kalbimin gümbürtüsünü duymaması için Tanrıya yalvarışlarımı sundum. Odanın karanlığı yüzünden korkularının onu esir aldığı her bir saniye, vücudunu çok küçük hareketler ile bana yaklaştırdı. En son dibime geldiği an durdu ve vücudunu bana doğru çevirdi. Bakalım korkusu mu daha ağır basacak yoksa çekingenliği mi? Saniyeler ilerledi, uykusu gelmeye başladıkça vücudu gevşedi. Daha çok yayıldı yatağa. Sonra bir iç çekiş ve kolunu üzerime bıraktı. Üzerime bırakılan el omzuma kaydı ve beni yavaş yavaş sarmaya başladı. Hiçbir hücrem hareket etmiyordu ama kalbim bütün vücudumla ters orantılı olarak delirircesine çarpıyordu. Nefesim kesik, vücudum ateşler içerisindeydi.

Hassiktir. Tahrik mi oluyorum ben. Hayır hayır olamaz. Ben ne kadar inkar etsem de vücudum tam tersini söyleyip bana karşı geliyordu. Hayır Yunho, kendine gel, ufak bir dokunuş yüzünden tahrik olacak adam değilsin sen. Derin nefesler almaya, odağımı başka yerlere çekmeye çalıştım. Ama yanımda duran kusursuz beden ve omzumda duran narin el ile olacak iş değildi.

Bilerek yapıyormuşçasına diğer omzuma da başını dayadı. Bakışlarımı omzumdaki baskıya çevirdim. Dolgun dudakları uykunun arasındaki nefes alış-verişler ile küçük bir şekilde aralanmıştı. Gözlerimi, güzel dudaklarından çekip tavana diktim ve sımsıkı kapattım. Bu kadar güzel görünmesi adil değildi. Her bir hareketi, her bir parçası, bir insanı delirtecek derecedeydi. 'Uyumalısın Yunho, kendine daha fazla işkence etmeden önce, uyumalısın..'

Lanet olsun ki ne kadar çabalasam da, uyuyamıyorum. Delirmek üzereyim. Her geçen saniye kontrolüm avuçlarımdan kayıp gidiyor. Vücudumu terler basıyor, ona bir kez olsun dokunmak istememe neden oluyordu. Beni bu kadar etkilemesi normal değil. Uykusundaki tatlı mırıldanmalar yarama tuz basıyormuşçasına beni delirtmeye devam ederken; derin nefesler alıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım ve aradan geçen uzun bir süreden sonra beni kurtaracak tek şey olan  uykunun kollarına, kendimi bıraktım.







...









Parlak güneş ışınları camdan yansıyıp yüzüme çarparken hoşnutsuzluk ile etrafımda bir kaç kez dönüp gözlerimi araladım. Yanım bomboştu. Küçücük oda da sadece ben vardım. Demek ki herkes uyanmış. Dün gece gördüğüm rüya aklıma geldikçe her tarafımı heyecan basıyor ama bir yandan da neden Seonghwa ile ilgili böyle değişik bir rüya gördüğümü sorguluyordum. Oflayarak kendimi yattığım yerden kalkmaya zorladım.

İçeri girdiğim de her şey hazırlanmış kahvaltı ediyorlardı. Gözlerim anında Seonghwa'yı buldu. Aklıma dün gece gelince kalbim tekrar tekledi. Bakışlarım tekrar onda asılı kaldı.

Beni bu büyülenmişliğin içinden çekip çıkaran kişi San olmuştu.

"Günaydın Yunho" dikkatimi ona vermeye çalıştım "neden bu kadar geç kalktın? Gece geç mi uyudun?" bi an da tüm gözlerin bana döndüğünü farkettim. Seonghwa hariç.

 KAHRAMANIM ✧yunhwa✧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin