Derin bir nefes alarak uyandım. Burnuma hoş bir koku doldu saniyesinde. Ne olduğunu açıklayamayacağım eşsiz, daha önce duymadığım kendine has bir koku. Daha çok hissetmek istedim bu kokuyu. Gözlerim hala kapalı bir şekilde yaklaştırdım burnumu.
Yumuşak ipeksi bir doku hissettim. Tel tel olması burnumu kaşındırsa bile daha çok sokuldum. İçime çektim beni mutlu eden şekerimsi kokuyu.
Bir huzur kapladı bedenimi. Karnımda oluşan kıpırdanmalar gülümsememe neden olurken gözlerimi araladım.
Sarıldığım kişinin Seonghwa olduğunu farkedince irkildim. Geri çekilecektim ama uyanabileceğini hesaba katarak hareket etmemeye çalıştım.
Ne zaman bu hale gelmiştik biz!? Kafamdaki soruyla birlikte onu süzmeye devam ederken aklıma dün akşam geldi. Ve o an bütün sesler susup cevabını buldu. Öpmüştüm onu. Gerçi ilk o beni öptü ama. Ehehe. Bir çocuk gibi kıkırdamaya başlamıştım.
Yüzümdeki gülümseme saniye olsun solmazken, üstünde gezinen gözlerim dudaklarını buldu. Yine bi kalp çarpıntısı. Öpmeli miydim?
Kalbim, bozulmuş bir plak gibi aynı cümleyi "Onu öpmemi" tekrar ederken, beynim ise "Saat erken biraz daha uyusana" diyip söyleniyordu.
Öpmekle öpmemek arasında kendi içimde savaş verirken dudaklarına o kadar odaklanmıştım ki, gözlerinin açık olduğunu konuşması ile anladım.
"Öpeceksen öp artık, yoksa bakışların yüzümü delecek."
Kaşlarım şaşkınlıkla havalanmış şekilde anlamamazlıktan geldim.
"Huh?"
Gözlerini devirip derin bir nefes verdi. Yatakta biraz yukarı hareketlenerek yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Hoşnutluğum yüzünden oluşan gülümsememi tutmaya çalışırken, ne yapacağını izlemeye başladım.
Bana yaklaştıkça gözleri kapandı. Dudaklarımı kaplayan, belli belirsiz dudaklar yüzünden, ellerim beline dolandı. Kollarım sıkılaşırken öpüşmemizi derinleştirdim.
Yaşadığım en güzel sabah galiba diye düşünürken...
Hayır! Seonghwa bir an da geri çekildi. Demek ki o da benim duyduğum sesi duymuştu. Romantik anımızın katili olan o sesin gerçekliğini inkar ederken tekrar duyuldu.
O lanet kapı sesi ve arkasında olduğunu tahmin ettiğim benim canım (biraz sonra hayatta olmayacak) arkadaşlarım.
Bir umut çalar çalar giderler diye düşünürken, Seonghwa biricik misafirlerimizi karşılamak için kalkmıştı bile.
Az önce bedenimi çevreleyen romantiklik, yerini saf öfkeye bırakmıştı.
Sayamadığım kez verdiğim nefesimle yataktan kalktım. Seonghwa kapıyı açmak üzereyken yanına doğru yürüdüm ve arkasında bekledim. Artık çalınmaktan kırılacak kapıyı sonunda açtı.
Tam da tahmin ettiğim gibi sayı sayısına burdalar.
Seonghwa sevecen bir gülümseme ile 'Hoşgeldiniz' dedi.
Kapımı çatlamak üzere olan Wooyoung tüm samimiyeti ile Seonghwa'ya sarıldı.
Günün başında olmamıza rağmen daha ne kadar sinirlenebilirim. Bugün yeni bir rekor geliyor galiba.
İçeri yavaş yavaş doluşan arkadaşlarıma tiksintiyle baktım.
"Sizin eviniz veya özel hayatınız yok galiba, dakika başı buradasınız da. Tanrı bilir kapının önünde filan yatıyorsunuzdur."
Mingi, Seonghwa ile selamlaştıktan sonra yanımdan geçerken gülümsedi.
"Bugün de ayrı bir sevecensin Yunho-yaa~~"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAHRAMANIM ✧yunhwa✧
FanfictionArkadaşlarının zoruyla götürüldüğü bir gay barda hayatının aşkıyla tanışan Jeong Yunho başına bir çok bela alır.. Sen benim hikayemin kahramanısın Jeong Yunho... Ana ship ➪Yunhwa Yan shipler ➪Woosan, Minjoong, Jongsang Bazı bölümler smut içerir!