Eşyalarımı valize yerleştirirken bundan sonra olacak şeyler hakkında büyük bir endişe duyuyordum. Hayır. Sadece küçük bir hayır. Bana o soru sorulduğunda hayır demeliydim.
Tae iyileşene kadar onun yanında kalacağımı söylemişti babası. Tamamen toparlanınca eve bir göz gezdirdim. El sallayıp veda ettikten sonra evden ayrıldım. Geri döndüğümde iyi bir temizlik yapmam gerecek.
Ana kapının önüne çıktığımda karşımda lüks bir araç ve aracın yanında, aracın kapısını açıp kenara geçmiş bir adam vardı. "Buyrun, geçin. Bakıcılık yapacak kişi sizsiniz değil mi?" Sorusunu yanıtlamadan arabaya bindim. Bindiğimde kapıyı kapatıp valizlerimi bagaja koydu.
Evin önüne geldiğimizde hızla arabadan indim. Kapıyı çaldığımda hizmetlilerden biri beni karşıladı.
Hizmetli kalacağım odaya kadar bana eşlik etti. Eşyalarımı bırakıp dışarı çıktım. Kapıda beni bekliyordu. Kadın, Tae'nin odasının yerini göstermek için yanımda geldi. Kapıyı çaldı ve içeri geçmem için eliyle işaret etti.
Kapıyı araladığımda geniş bir oda beni karşılamıştı. Yatağında uzanan Tae'yi gördüm. Bana anlam veremediğim bakışlar atıyordu.
İçeriye doğru adım attığımda kapı arkamdan hizmetli tarafından kapatıldı.
"Selam." Tae'nin anlam veremediğim selamına başımla karşılık verdim.
Yatağına doğru ilerledim. Yatakta pozisyonunu değiştirip oturmaya çalıştı. Acıyla inlediğinde hızlı adımlarla yanına gittim. Sırtını kavrayıp yastığını düzelttim. "Sorun yok, değil mi?" Evet anlamında başını salladı. "Teşekkürler."
"Ne demek. İşim bu." Ağzımdan çıkan sözlerle birlikte yüzü düştü.
"Yiyecek bir şeyler ister misin?"
"Fena olmaz. Ama aşçımız annesi hastalandığından dolayı 3 aylık izinde. Senin benim için bir şeyler hazırlaman gerek yani." deyip göz kırptı. Gözlerimi devirip odadan ayrıldım.
Mutfağa geldiğimde dolapları karıştırmaya başladım. Neyin nerede olduğunu öğrendikten sonra yemek yapmaya koyuldum.
İnternetten bulduğum tarifte söylenilenleri yaptım ancak yine de kıvamını tutturamıyordum. Yalnız yaşamama rağmen yemek yapmayı beceremiyorum. Neredeyse her seferinde dışardan söylüyorum.
Dağılmış mutfak tezgahına bakıp iç çektim.
"Yardıma ihtiyacın var mı?" Duyduğum sesle irkilip arkamı döndüm. Jungkook!?
Ah, doğru Jungkook da bu evde yaşıyordu. Bakıcılık teklifine hayır demem için bir sebep daha. İş işten geçti artık aptal Yoongi.
Cevap vermeden önüme dönüp tüm odağımı yemeğimde topladım. Kendi kendime söylenmeye başladığımı Jungkook'un sorusuyla fark ettim. "Neden buradasın ve neden mutfağımızda yemek yapıyorsun? Yapamıyorsun. Yani en azından yapmaya çalışıyorsun. Üzülme Yoongi, çabalıyorsun."
"Abine bakmaya geldim." Yanıtıma güldü. Yüzüme takındığım ciddi ifadeyle ona dönüp baktım. Yüzünü ekşiterek dudaklarını araladı. "Ciddi olamazsın."
"Sanırım bir süre buradayım."
Yüzündeki aptal gülümsemeyi saklayamamıştı.
^^^^^^^^^^
"Ağzını düzgün açsana." Tüm ikazlarıma rağmen küçük bir çocuk gibi burun kıvırıyordu.
"Al işte, elime döküldü. Mızmızlanmayı ke-" Cümlemi bölen şey Tae'nin aniden eğilip elime dökülen çorbayı yalıyor olmasıydı.
Kısa bir süre sonra elimi geri çektim. Siktir!
"Beni burda bekle." dedikten sonra hızla odadan çıkıp banyoya gittim. Tek bir hareketiyle nasıl sertleşmiş olabilirim!?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUDE BOY | YARI TEXTING | TAEGİ
Fanfictiontae: ikimizin de erkek olduğunun farkındasın değil mi?