Buradan ayrılmama birkaç gün kalmıştı. Aslında Tae neredeyse tamamen iyileşmişti. Ama Tae'nin babasıyla anlaşmamız iki aydı. Anlaşmaya sadık kalmalıyım.
Burada geçirdiğim iki ay boyunca Jungkook'la neredeyse hiç iletişim kurmamıştık.
Evde bulunduğum süre boyunca eve özel hoca gelip Tae'yle bana eğitim vermişti. Tae'nin babası ayarlamış.
Yukarı çıkıp Tae'ye yemeğini götürdüm. Yemeği kendi yiyebilecek durumda olsa bile her seferinde yanında oturup ona eşlik etmemi istiyordu.
"Yoongi, gitme." Yemeğine tuz atarken yüzündeki o rahat ifadeyi bozmadan konuştu.
"Nasıl yani?"
"Aptal mısın? Kal diyorum işte. Babamla anlaştığınız süre dolduğunda gitme."
"Sebep?"
Gözlerini devirdi. "Pff, peki kalma."
"Güzel bir gerekçe sunarsan düşünebilirim."
"Beraber uyuruz."
"Ne?"
"Ne?"
Ortam sessizleştiğinde konuşmak için dudaklarını araladı. Tam bir şey söyleyecekken vazgeçip dudaklarını birbirine bastırdı.
"Sarılman şartıyla." Ne dedim ben! Siktir!
"Ne?"
"Uyurken sarılman şartıyla."
"Kalıyor musun yani?"
"Ah siktir, illa köpek gibi seninle uyumak istiyorum, her an yanında olayım istiyorum, soluduğun havayı kavanozda saklayıp arada açıp koklamak istiyorum dediğimi mi duymak istiyorsun?"
"Tam olarak bu."
Gözlerimi devirdim. Umursamaz yüz ifademin aksine kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Neler yaşıyorum içimde Tae, haberin var mı? Acaba Tae de benim içimde bir şeyler yaşamak istiyor mudur😉
Ellerime baktığımda titrediklerini fark ettim. Siktir.
Tüm dikkatimi ellerime topladığım için Tae'nin odak noktası da ellerim olmuştu. Bir anda elimi kavradı. Ne!? Noluyo yuh!!!
Aptal reflekslerim sayesinde elimi hemen çektim. O da elini karnının üstüne koydu ve gözlerini devirip kıkırdadı.
"Refleks, hepsi reflekslerim yüzünden."
"Ha yani reflekslerin iyi olmasaydı ellerini çekmeyecektin. Ve el ele tutuşmaya devam edecektik." Aptal aptal sırıtıp yere baktı.
"Hayır öyle değil."
"Ha yani elimi tutmak istemiyorsun."
"Hayır öyle de değil."
"Ben anlayacağımı anladım."
Öp, öp, öp şu çocuğu Yoongi. Hayır! Sakın. Yaptıklarını hatırla.
"Ben de zamanında anlayacağımı anladım."
"O ne demek şimdi."
"İğrenç ibnenin tekiyle neden el ele tutuşmak, dahası birlikte uyumak isteyesin ki?"
"Yoongi, hayır. Öyle değil. Yoongi. Bekle!" Odadan çıkarken arkamdan bir şeyler söyleyip kısık sesle kendine küfür ediyordu.
Gereksiz bir çıkış yapmış olabilirim ama nabza göre şerbet. Bundan sonra böyle. Öpse miydim acaba? Hayır. Asla. Aptal Yoongi.
Tae'nin ağzından...
Hızla kapıyı kapatıp çıktığında yanağıma hafif bir tokat atarak basitçe kendimi cezalandırdım. Sinirli ve kırgın gözüküyordu odayı terk ederken. Abartılı ve gereksiz bir tepki göstermişti bence.
Anlamlandıramadığım birçok şey oldu son iki ay içerisinde. Nasıl hareket etmem gerektiğini bilmiyorum.
Bugün üzerine giydikleri çok güzeldi. Kısa kumaş şortunun görünmesini engelleyecek kadar bol bir sweatshirt. Bileğinden bir tık yukarıda beyaz çoraplar, ve o mükemmel bacakları. Bir erkek nasıl, nasıl bu kadar güzel bacaklara sahip olabilir? Bu şey aklımı çok kurcalıyor. O çok tatlı gözüküyor. Ama bir erkek. Ve ben kadınlara ilgi duyuyorum. Dahası bu iğrenç.
Kafamı toparlayıp yemeğimi yemeye devam ettim. Bitirdikten sonra alt kata inmeyi düşünüyordum.
Hızla bitirip odamdaki zili çaldım. Bu zil Yoongi'ye buraya gelmesi gerektiği hakkında bir çağrı gönderiyordu.
Odama geldiğinde tabakları mutfağa götürmesini söyleyip aşağı indim. Onunla uğraşmayı sevdiğim için bunu yapıyordum. Her seferinde gözlerini deviriyordu ama yine de beni dinliyordu. Sözümden çıkmaması hoşuma gidiyor. Onun üzerinde hakimiyet kurmak... İçgüdüsel olarak bunu yapıyorum.
Evin içinde boş boş dolanırken mutfağa gidip su içmeye karar verdim. Mutfağın girişinde Yoongi'yle karşılaştım. Elinde bir bardak su vardı.
Suyu elinden çekmeye çalıştım ama o ısrarla vermedi.
"Bırak şunu, kendine yenisini al."
"Belki ben senin elinden içmek istiyorum."
Yoongi, çekiştirdiğimiz bardaktan elini çekince bütün su üzerime döküldü. Bir yandan şaşkın bir yandan da utangaç bir ifade takınmıştı ıslak olduğu için bütün vücut hatlarımı ortaya koyan tişörtüme bakarken. Vücut hatlarımın ortada olması onu etkilemiş olmalı ki aceleyle mutfaktan çıkmaya çalıştı. Birkaç küçük adım atıp Yoongi'yi duvarla arama aldım. Islak vücudumu ona bastırdığımda endişeli yüzünü aşağı eğerek benden gizlemeye çalıştı. Çenesini ellerimle kavrayıp başını yukarı kaldırdım.
"Yanakların." deyip kıkırdadım. "Çok tatlı gözüküyor." Gözlerini kaçırıp duruyordu.
"Tenin." Parmaklarımın tersini yüzünde gezdiriyordum. Hoşuna gitmiş gibi gözüküyordu. Kendimi yavru bir kedi seviyormuş gibi hissettim. Ama bu, onun çok daha üstünde bir duygu.
Dudaklarına yapışıp öpmeye başladım. Gözlerimi kapatıp kendimi ana bıraktım. Karşılık vermesi çok geç olmamıştı. Heyecanlı bir şekilde öpüyordu beni. Ahh, delireceğim çok sevimli.
Bacağımı penisine bastırıp yavaşça hareket ettirdiğimde ağzından küçük bir iniltili çıktı. Altındaki şişkinliği fark ettiğimde şaşkınlığımı gizlemek için direndim. Yalnızca öpüşüyorduk?
Elleri çekinerek boynumu buldu. Ellerimi beline yerleştirdiğimde cesaretlenip ellerini tamamen boynuma doladı.
İlk çekilen taraf Yoongi'ydi. Gözlerimin içine dikkatlice baktı. Dudağına küçük bir öpücük kondurduktan sonra ona bastırdığım bedenimi çektim.
"Üstünü değiştirmelisin Yoongi." Benim ıslak tişörtüm yüzünden ıslanan tişörtüne baktıktan sonra kafasını kaldırdı ve domatese dönmüş yüzüyle dimdik yürüyerek mutfaktan çıktı. Arkasından bakarken sırıtıp sessizce mırıldandım. "İşte bu."
Bir dakika! Ne!? Kalkmış olamam, sadece öpüştük. Az önce Yoongi'nin öpüştüğümüz için kalkmış olması bana komik gelirken ben nasıl kalkmış olabilirim? Saçmalık!
1 haftadir bolum yoktu. ozur niteliginde super bi bolum atiyim dedim. umarim begenmissinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUDE BOY | YARI TEXTING | TAEGİ
Fanfictae: ikimizin de erkek olduğunun farkındasın değil mi?