*Selam ben hikayeden önce bir açıklama yapmak istiyorum. Bu benim ilk hikayem olucak. Eğer bir yazım hatası ve benzeri şeyler fark ederseniz görmezden gelmenizi rica ediyorum. Çünkü yazım hatası yapmamaya çalıştım ama bunun üzerine çok düştüğümde yorulduğun için hikayeyi yazamadığımı fark ettim. Yani öyle süslü kelimeler falan da pek yok sadece eğlenmenizi istiyorum. Umarım beğenirsiniz... Oylamayı unutmayın!!🖤*
"kendini tanıt canım." Okula geldiğimden
beri bana neden bu kadar iyi davrandığını
anlayamadığım yeni sınıf öğretmenim beraber sınıfa girdiğimizde kendimi tanıtmamı söyleyince konuştum; "Ben Park Ji Min" bu kadarının yeterli olduğunu düşündüğümden nereye oturacağımı söylemesi için öğretmenime doğru döndüm. Hemen anlamış olacak ki, "Şu sıraya geç Jimin, en arkadaki." Dedi. Başımı eğdim tam gidecektim ki bir şey daha söyledi; "Normalde orada bir öğrenci oturuyor yarın yanında birini görürsen şaşırma" Gülümsedi. Bayan Hwang gerçekten ilgili gibiydi bu ilgisinin tüm öğrenciler için olduğunu düşünerek yerime oturdum....
"Hey Jimin silgin var mı?" Duyduğum bu fısıltı ile yan tarafıma döndüm.
"şapşal sana diyorum." Sesin nereden geldiğini anlamaya çalışırken saniyelerce bir aptal gibi etrafa bakınıyordum ve ikinci bir fısıltı daha duyduğumda kimden geldiğini anlamıştım.
Mükemmel yüz hatları, benleri ve kocaman kare gülüşüyle karşımda duruyordu. Onu gördüğüm gibi masamdaki silgiyi elime aldım ve ona uzatırken ben de fısıltı ile konuştum; "İlk okula falan mı gidiyorsun sen?" Diyerek kıkırdadım. Onun da komiğine gitmiş olacak ki kıkırdadı ve tam konuşacakken öğretmenin bizi fark ettiğini anladığımız bir-iki cümle duyduk.
"Çocuklar tenefüse beş dakika kaldı. Ders içinde konuşmayalım." Hemen önüme dönüp dersimi dinlemeye devam ettim, tabii arada bir neredeyse çaprazımda oturan çocuğa sırıtmayı ihmal etmiyordum. Sanki yıllardır aynı sınfıta yakın arkadaşlarmışız gibi sırıtıyorduk birbirimize.
...
"Ahhh sonunda zil çaldı." Daha adını bile bilmediğim çocuk masama doğru geldi ve oturdu. Bulunduğumuz pozisyondan dolayı ona bakmak için geriye yaslanmış ve kafamı kaldırmıştım.
"Bu arada adım Taehyung" Elini uzattı ben de tutup aşağı yukarı salladım elini." Çok memnun oldum Taehyung." "Ben de Ben de" masamdan kalkıp yanıma otururken söyledi bunları.
Bir kaç saniye sınıftaki akıl hastanesinden kaçmış olduğunu düşündüğüm çocuklara baktım ve daha fazla dayanamayıp; "Aptallar" dedim sessizce. Taehyung'un duyacağını düşünmemiştim ama o duymuş bir de üstüne gülmüştü.
"Çok haklısın Jimin-ssi. Bu arada neden dönem sonunda geldin? Yoksa başka bir şehirden mi geldiniz?" Diye sordu sesi sonlara doğru heyecanlı çıkmıştı. Hemen başımı sallayıp onu onayladım.
"Evet doğru bildin, Busan'dan geldik." İç çekip devam ettim; " Maalesef..."
Yüzümün düştüğünü görünce "Neden üzgünsün? kötü bir şey mi yaşadın?" Diye sordu. Bu soruları sorarken onun da üzülmüş olması bana söylediklerinde gerçek bir samimiyet varmış gibi hissettirdi. "Ah hayır ondan değil de... Sadece arkadaşlarımdan ayrılmış olmak zor geldi. -Ne kadar gerçek arkadaş gibi davranmasalar da.-
Babamın işinden dolayı şehir değiştiriyoruz. Bu kaçıncı oldu bilmiyorum. Saymayı bıraktım ama bunun son olduğunu söylediler." "Anladım Jimin eğer kendini yalnız hissedersen ben buradayım,arkadaş olabiliriz!" Deyip gülümsedi.
Konuşmak için ağzımı açtığım sırada birisi Taehyung'a seslendi ve ikimiz de aynı yöne baktık Taehyung cevap verince yanına gelmesini söyledi ve " Üzgünüm Jimin şimdi gitmeliyim sonraki tenefüs konuşalım olur mu?" Diye onaylamamı beklermişçesine bakınca "Git. Sorun değil" dedim ve gülümseyerek yanımdan kalkıp sınıftan çıktı.
...
"Geldin mi Jimin?" İçeri girdiğim an annem konuşmuştu. 'Gelmiş olmasam burda mı olurdum?' Demek isterdim ama sadece "Evet" Demekle yetindim.
"Ne zaman yemek yiyoruz?" Sorduğum soruyla yüzündeki mimikler solmuş, taşlaşmıştı resmen. "Biz yedik. Seni beklemedik." Cidden mi? Bir insan bunu söyleyebilir miydi? 'Ah canım annem ne kadar da doğru sözlüsün' diye içimden söylendikten sonra kendi lafıma sırıttığımı fark edip hemen soğuk bir ifade takındım yüzüme. "Neden beni beklemiyorsunuz? beraber yerdik?"
Hiç bir şey demedi. Yüzüme baktı ve tekrar önüne bakıp kıyafetleri katlamaya devam ederken konuştu; "Dolapta yemek var onu ısıt." Beni görmediğini bilsem bile kafamı tamam anlamında sallayıp yukarı çıktım. Merdivenlerin başından bana bakıyor mu diye ona döndüm ancak yaptığı işten kafasını bile kaldırmıyordu.
"Bir gıdım duygu yok ki amına koyayım." Küfür ettiğimi fark edince duydu mu diye hemen arkama döndüm ama bana bakmıyordu bile. Bir anlığına duyduğunu sanıp o kadar korkmuştum ki hızla odama koşmak için hazırlanmıştım. Ama bunu yapmak yerine yavaş yavaş odama ilerlemeyi tercih ettim.
Eminim normal yürürken birden koşsam gerizekalı olduğumu düşünürdü.
...
"Hile var. Orospu çocuğu hile yapıyorsun."
"Küfür etme aptal ucube ikimizin annesi aynı."
"Sinirliyim Eunmin siktir git."
"Ne oldu kız kardeşinin seni yenmesi zoruna mı gitti?"
Bunları gülerek söylüyordu ama doğru değildi hile yapıyordu.
"Peki abi ben kazanmış olsam da şans eseri olduğunu düşünüyorum boş ver gel salata yapmıştım onu yiyelim."
Bu ailede birinin iyi olmasına şaşırıyordum. Eunmin onlar gibi değildi, beni seviyordu. "Hadi gidelim." Dedim ve odamdan çıkarken oyun konsolunu televizyonun yanına bırakıp arkasından odadan çıktım ve kapıyı kapattım.
...
"Yapmasana" Yapmamasını isterken güldüğüm için beni ciddiye almayıp merdivenden inerken beni gıdıklayan kardeşimi durdurmaya çalışıyordum.
Sonunda bırakmış ve arkasına bakmıştı. Baktığı an Küfür etti ama daha küfürü bile bitirmeden korkuyla zıplamış, merdivenlerden yuvarlanarak yere düşmüştü.
Tüm bunlar saniyeler içinde gerçekleşirken arkamı döndüğümde neler olduğunu anlayamamış ve salak kardeşim yüzünden korkmuş kedimizi gördüm.
Eunmin'in kediden korkutuğunu anlayınca bir kahkaha patlattım ve yerdeki kardeşime baktım kalkarken sızlanıyordu fakat benim gülüşümü görünce o da kahkaha atmış ve çok güldüğü için tekrar yere düşmüştü. Bir kaç dakika güldükten sonra masaya geçtik ve yemek yemeye başladık. Tek sorun da bunları yaptığımız saatin gece yarısı üç civarlarında olmasıydı.
...
"Günaydın." " Sana da." "Kahvaltı ettin mi?" "Hayır. Neden sordun?" "Öylesine." Son sözünü söyleyip evden çıkmıştı. Bazen o adamın gerçek babam olmadığına o kadar seviniyorum ki... O iğrenç yüz ifadesine hayatım boyunca katlanmadığıma şükrediyorum. Evden çıktığına ve beni duymadığına emin olduktan sonra içimden geçenleri söyledim. "Canın cehenneme."
"Ne dedin sen?!"
Eunmin:
*Okuduğunuz için teşekkür ederim yorumlarınızı okuyacağım!! Diğer bölümde Jungkook geliyor...*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Different ~Kookmin [Yarı texting] 1-2
Fanfiction"Sadece bir şans istiyorum. Beni sevemez misin Jimin?" "Sevemem Jungkook... Bu imkansız." Ve işte Jimin her şeyi bitirecek o cümleyi söylemişti. Hiç Acımadan, denemeden...