0.8

6.2K 491 41
                                    

13.08.2022
(15:26)

Falcının kafesine tekrar nasıl sürüklendiğimi merak ederken, kalabalık arkadaş grubumun arasına saklanmaya çalışıyordum. Açıkçası, adımın Dağhan olduğundan emin olduğum kadar emindim ki o cinli falcı, benim burada olduğumu fark etmişti.

Zira ben sigara içmesem de, arkadaş grubumda sigara içenler vardı, bu yüzden bahçede oturuyorduk. Buraya ilk geldiğimde, Kıvanç'ın beni götürdüğü masanın etrafı kalabalıktı ve falcının da orada olduğundan emindim. Çünkü geniş arkadaş grubumuzun içindeki kızların heyecanla ondan bahsettiklerini duyabiliyordum.

Zehra, ellerini ovuştururken, "Kar tanesi gibiydi, o kadar seksi ki... Bir yakışıklı kalbimi çalmamış olsaydı, Falcı'ya göz koyardım," diye mırıldanıyordu. Hemen karşısındaki Serpil de aynı şekilde aşk dolu bakışlarını falcının mekanına dikmişti.

Tabii o falcıyı değil, falcı için sıraya girmiş olan kızları kesiyordu o ayrı bir konuydu.

"Han, Han!"

Kaşlarımı kaldırarak, adımın tamamını söylemeye üşenen arkadaşım eşeğe baktım. "Söyle," dedim.

"Kanka iyi misin ya, geldiğimizden beri hiç konuşmuyorsun?"

"Burayı pek sevmedim," diyerek surat astım. Aslında ortam çok güzeldi. Otantik havası, menüdeki her şeyin aşırı lezzetli olması her şey çok iyiydi ama gözlerim sürekli Kıvanç'ın masasına kayıyordu ve aklımdan geçen onlarca düşünce beni tedirgin ediyordu.

Sinem'in benden ayrılma sebebiydi belki ama o da farklı bir havaya sahipti. İçimdeki heyecanı uyandırıyordu ve... başımı iki yana salladım. "Ben bir elimi yüzümü yıkayayım, belki de sıcaklar iyi gelmemiştir," dedim.

Havadaki nem düzeyi öyle bir orandaydı ki, İstanbul'un en basık havasına sahip olan Kadıköy'de yürümek ve hatta nefes almak bile insana zor geliyordu.

En azından bana zor geliyordu.

Bahçe kapısından geçip, iç mekana girdiğimde kasanın üstündeki lavabo işaretini takip ettim. Kafeye ilk geldiğim gün, kafenin alt katı olduğunu fark etmemiştim. Hoş, fark etsem de bir şey değişmiyordu.

Alt katta mutfak ve lavabolar dışında bir şey yoktu.

Erkekler tuvaletine gelince alışkanlıktan ilk önce kapıyı tıklattım ve hemen ardından kapıyı açtığımda, bir anda karşıma çıkan Kıvanç'la öylece kalakaldım.

Bu nemli sıcak havaya rağmen, siyahlara bürünmüştü. Hatta üstündeki siyah gömleğin kolları uzundu. Fakat ince bileklerini sergilemek ister gibi gömleğinin kollarını kıvırmıştı.

"Pardon," diyerek kenara çekilmeye çalıştığımda, o da aynı yöne kaydı. Romantik komedilerin hiç şaşmayan o saçma ama komik sahnesini yaşıyorduk sanki. İkimiz de iki yana kayıyor ve birbirimize yol vermeye çalışıyorduk ama bir türlü de beceremiyorduk.

En sonunda, Kıvanç, ellerini omuzlarıma koydu ve beni olduğum yere sabitlerken, "Sakin olalım," dedi.

Başımı hafifçe iki yana sallarken, "Geç," diyerek, sırtımı kapıya yasladım.

Kıvanç ise, "Bir daha seni hiç görmem diye düşünüyordum, burada olmanın bir sebebi var mı?" diye sordu, çıkıp gitmek yerine.

"Arkadaşlarla gezerken bir anda kendimi burada buldum," dedim, son derece dürüst bir şekilde. Oturacak bir mekan arıyorduk ve yolumuz bir şekilde buraya çıkmıştı. Kaşlarımı çatarak, "Yoksa beni tekrar görmek istedin de, cinlerini yolumuzu buraya çevirmek için mi kullandın?" diye sordum.

Ona bu konuda takılmak eğlenceliydi.

Kıvanç belli belirsiz bir şekilde gülümserken, "Seni neden tekrar görmek isteyeyim ki?" diye sordu.

Sorusuyla kaşlarımı kaldırıp, dudaklarımı büktüm. Yerinde bir cevaptı. Haklıydı yani. Neden beni tekrar görmek istesindi ki? Özellikle de gecelerini zehrederken...

"Doğru, buna laf yapıştıramam," derken, elimi ağzıma yapıştırdım. "Aynen öyle Dağhan, aklından geçen her lafı olduğu gibi söyle Dağhan."

Kıvanç, hafifçe güldü. Yine ortamın akustiği değişir gibi oldu, adamda tuhaf bir büyüleyicilik vardı. Derin bir nefes alırken, gözlerimi kaldırıp ona baktım. Benden yarım kafa boyu kadar uzundu, her anlamda benden daha cılız görünüyordu ama sulak yerde büyümüş sekoya gibi arşa çıkan boyu vardı. Arşa çıkıyordu çünkü ben de kısa bir insan değildim. Ortalamanın üstündeyim ve Kıvanç ortalamanın üstünün bile üstündeydi.

"Sen hep böyle komiksen, sırf keyiflenmek için cinlerimi sana yollarım," dedi. "Yolun buraya çıksın diye."

"Aman yollama Kıvanç," dedim. "Sonra geceleri uyumak için bana yalvarıyorsun."

"Çünkü uyutmuyorsun."

"E napayım, onları bana yolladığında rahat mı duruyorlar sanki?"

"Siz neyden bahsediyorsunuz?"

Duyduğum üçüncü sesle, irkilerek başımı yan çevirdiğimde Zehra'yı gördüm. Küçük kahverengi gözleri, şüpheyle kısılmış daha da küçülmüştü.

Kıvanç da, Zehra'ya döndüğünde, ona kısa bir bakış attım. Kaşları hafifçe çatılmış, dikkatli bir şekilde Zehra'ya bakıyordu. İstemsizce, neden böyle bir ifadeye büründüğünü merak ettim. Adama cinli falcı derken, psişik boyutlara çıkartmıştım adeta. Sanki, etrafımızdaki kötü ruhları görebiliyormuş gibi davranıyordum.

"Hiç, Zehra. Sen neden buradasın?" diye sorarak, lavabonun kapısının önünden çekildim ve Zehra'nın yanına geçtim.

"Seni merak ettim."

"Lavaboda mı?"

Ben Zehra ile konuşurken, Kıvanç hiçbir şey söylemeden merdivenlere yöneldi ve hiç de arkasına bakmadan son derece hızlı bir şekilde merdivenleri tırmandı. O gider gitmez de, Zehra, "Onunla arkadaş mısın?" diye sordu.

Başımı iki yana salladım. Bizim için arkadaş demek doğru olmazdı. Arkadaş değildik çünkü ama ne olduğumuz da belli değildi.

O sevgilimin falına bakıp ayrılmamıza neden olmuş, sonra da iş başvurumun reddedileceğini bilerek beni ürpertmeyi başarmış birisiydi sadece. Bir de, tuhaf bir şekilde kimseyle paylaşmak istemediğim düşüncelerimi paylaşmak istediğim birisiydi.

Yabancılarla, en büyük dertlerinizi paylaşmak bazen iyi gelirdi. Acaba bu da, öyle bir şey miydi?

"Yakın gibiydiniz, bir de geceleri uyutmamaktan falan bahsedince. Sanırım ben yanlış anladım."

"Olabilir," diyerek, Zehra'ya döndüm ve hafifçe gülümsedikten sonra, "Sen yukarı çık ben de lavabodaki işimi halledeyim," dedim.

"Tamam, oyalanma..." dedikten sonra bana her zaman yaptığı gibi göz kırpıp merdivenlere yöneldi. Ben de gerisin geri lavaboya döndüm.





Arkadaşlar, falcıdan girip işin sonunda hikâyeyi fantastiğe çevirmesem bari diye diye yazıyorum bölümleri asdgah

Vee

Normalde pek sevmem ama okuyup geçildiği için biraz canım sıkılıyor ortalama her bölüme 15 oy geliyor, bu yüzden min 15 oy olduğunda, bir sonraki bölüm şıp diye damlayacak buraya 👌🏻

Görüşürüz👋🏻

Falcı | #textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin