4.1

2.8K 302 38
                                    

24.08.2022
(19:03)


Sırtımı, Kıvanç'ın apartman kapısına yaslamış onu bekliyordum. Saat 7'yi geçmişti, tamam sadece 3 dakika geçmişti ama sonuç olarak geçmişti ve o hâlâ görünürde değildi. Bu yüzden sabırsızca ayağımı yere vururken, cebimden telefonumu çıkardım.

Serpil, Kıvanç hakkında yüzlerce soru soruyordu. Zehra, dün neden tuhaf davrandığımı soruyordu ve Kıvanç hakkında da bir sürü şey söylüyordu. Diğerleri kendi hallerindeydi ve evet, Kıvanç yanılmamıştı; Pars, bizim el ele tutuştuğumuzu görmüştü bu yüzden eğer anlatmak istersem neler olduğunu anlatmamı istiyordu.

Hepsine itinayla cevaplar yazmaya başladığım sırada önüme bir gölge düştü.

Başımı kaldırdığımda, karşımda Kıvanç'ı görerek gülümsedim. "Geç kaldın," dedim.

"Yemek aldım, aç mısın?" diyerek elindeki poşeti kaldırdı. "Birlikte yeriz diye düşündüm."

"Sen çağırınca sadece hazırlandım," dedim ve elimdeki çantayı kaldırdım. "Üç günlük falan hazırlandım, seni hiç bırakasım yok."

Kıvanç yüksek perdeden kahkaha atarken, "Benim evimde kalman daha kolay tabii," dedi. "Her an kapıya dayanacak arkadaşlarım yok."

"Ama arkadaşların var, onlarla ne zaman tanışacağım?" diye sordum.

"Ne zaman istersen? Bu akşam çağırayım mı?"

Hızla başımı iki yana salladım. "Seninle yalnız kalmak istiyorum," dedim ve ellerimi beline koyarak onu kendime çektim. Kıvanç gergince iki yanına baktı ancak sokaktan geçen kimse bizi umursamıyordu. Buradaki insanlar bu görüntülere alışıktı o yüzden umursamıyordum, keşke Kıvanç da biraz daha az gerilseydi ama... Maalesef ki o geriliyordu ama bu sefer onu bırakmadım.

"Sen istemiyor musun?"

"İstiyorum."

Kollarımı beline sararak, başımı boynuna yasladım. Benden uzun olması birazcık sinir bozucuydu ama kollarımın arasında kaybolduğu için daha az sinir oluyordum. "O zaman bu gece yalnız kalalım," diye fısıldadım boynuna doğru.

"Yukarı çıkalım mı?"

"Çıkalım, bebeğim."

"Neden bebeğim diyorsun?" diyerek geri çekildiğinde, gözlerimi ondan ayırmadan konuştum. "Çünkü çok sevimlisin. Seni kollarımın arasına hapsedesim geliyor."

Kıvanç kapıyı açtığında, bana omuzunun üstünden baktı. "Bebeğim deme," dedi. "Başka bir şey bul."

"Neden?"

"Eski ilişkilerimizin izleri kalmasın üzerimizde dedik ve sen, Sinem'e de bebeğim diyordun."

Gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırdığımda, Kıvanç sanki bir şeyi ağzından kaçırmış gibi dudaklarını birbirine bastırdı ve "Yani, duymuştum..." dedi.

"Ne zaman duydun ki? Daha önce çalıştığın yere bizimkilerle ya da Sinem'le gelmemiştim."

"Burada oturuyorum, buradaki kafelerde takılıyorum yani... Sizi ilk defa çalıştığım kafede görmedim ki."

"Ne demek istiyorsun?" diyerek, Kıvanç'ın karşısına geçtim. "Anlamıyorum."

"Daha önce de karşılaşmıştık, birkaç defa... Yukarıdaki barlarda falan."

Şaşkınlıkla dudaklarım aralandığında, Kıvanç öne eğilerek dirseğini duvara yasladı ve aramızdaki mesafeyi kapatarak, dudaklarını dudaklarıma yakınlaştırdı.

"Bunu daha sonra söyleyecektim ama seni çok daha önceden görmüştüm ve seninle tanışamamıştım çünkü o kadar kalabalık bir çevren vardı ki, sana yaklaşamamıştım."

Aklımı karıştırmamış olsaydı şu anda onu öpebilirdim ama aklımı çok fena halde karıştırmıştı. "Sinem'e benden ayrılması için yalan mı söyledin?" diye sordum, gerginlikle.

"Hayır, yemin ederim hayır... Bana gelmesini, falında uğursuzluklar ve ayrılıklar görmeyi ben de beklemiyordum. Sizi görmüştüm ve sonrasında gelişen her şey tesadüftü."

Gözlerimi kısarak, yüzüne baktım. Gözlerini, gözlerimden ayırmadan konuşuyordu. Yalan söylediği zamanlarda gözlerime bakamadığı için yalan söylemediğinin farkındaydım ama içimde tuhaf bir şüphenin yeşermesine neden oldu.

Tesadüflere inanan birisi değildim ama hayat, insanları şaşırtmakta son derece iyiydi.

Elimi yakalarına çıkartarak füme rengi gömleğinin yakalarını kavradım ve aramızdaki kısa mesafeyi de kapatarak, dudaklarına yükseldim. Onu öpmeden önce, "Eğer bana yalan söylüyorsan, seni hayatım boyunca affetmem. Ufacık bir yalanı bile affetmem, Kıvanç..." dedim. Ardından, dudaklarımızı birbirine bastırarak, sağ kolumu omuzuna dolayarak onu kendime çektim.

Sağ dizini bacaklarımın arasına sürterek öpüşüme karşılık verdiğinde, dudaklarımı aralayarak kesik bir soluk aldım ve dilimi alt dudağının üstünde gezdirdim. Yavaşça dudaklarını aralamasının ardından dilimi diliyle buluşturdum ve gözlerimi uyuşuk bir şekilde kapattım. İçimde, adeta havai fişekler patlarken, aklımdan tüm tedirgin edici düşünceleri uzaklaştırmaya çalıştım.

Hep buralarda takılıyordum ve Kıvanç da burada oturuyordu, bir yerlerde denk gelmiş olmamız şaşırtıcı değildi.

Kıvanç nefeslenmek için geri çekildiğinde, "Yalan söylemiyorum..." dedi. "Yalan söylemiyorum Dağhan, yemin ederim."


Eheheh :)
Sizce yalan mı? Değil mi?
+70 oy ve biraz da yorum lütfen ❤️

Falcı | #textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin