4.7

2.5K 277 215
                                    


27.08.2022
(19:16)

Kıvanç karşımda ayakta dikilirken bana şaşkınlıkla bakıyordu. Yerden kalkarsam ona vurabilirim korkusuyla yerde oturmaya devam ederken, "Oturmak istiyorsan benden biraz uzağa otur," dedim.

"Neden? İnsan içindeyken yanında olmamı sıkıntı etmediğini sanıyordum," derken, kaşları çatılmıştı.

Sinirli bir şekilde hafifçe gülerken ona dik dik baktım. "Sana bazen gözüme perde indiğini söyledim ya, şu an tam da öyle bir moddayım. Bana yalan söylediğini öğrendim Kıvanç, sana zarar vermemek için kendimi öyle zor tutuyorum ki..."

Kıvanç olduğu yerde sendelerken, hayretle bana baktı ve "Ben sana yalan söylemedim!" dedi.

"Öyle mi? Hiç mi?" diye sorduğumda sessiz kaldı. "Sinem'in yanından geliyorum," dedim gözlerimi ondan ayrımadan ve Sinem'in adını andığımda, Kıvanç'ın yüzü bir anda bembeyaz oldu ve sırtını ağaca yaslayarak yere çöktü.

"Ee?" dedi, sessizliğimi sonlandırmam için.

"Daha önce karşılaştığımızı söylediğinde, içime şüphe tohumlarını ekmiştin," dedim, dümdüz bir sesle. "Sana söyledim, öyle kimseye sonuna kadar inanamazsın, körlemesine bir güven enayiliktir diye. Hani bana güveniyordun laga lugası yaparsan diye önden söylüyorum, içimde şüphe varken o şüphenin peşine düşerim."

"Peki, bütün birlikte geçirdiğimiz o saatlerde aklından bunları geçirerek mi öpüyordun beni?"

Ona dik dik baktım. Belki...

"Sinem'le buluştum," dedim, dik dik bakmaya devam ederken.

"Eski sevgilinle buluştun demek!" derken, bana hayretler içinde bakıyordu. Konuyu değiştirmek istediğini o kadar kolay anlayabiliyordum ki...

"Kıskanmanın yeri değil. Beni daha da sinirlendiriyorsun," dedim.

"Peki, öyle olsun devam et lütfen."

"Sinem, benden ayrılırken, beni yoldan çeviren bir falcı olarak bahsetmişti senden. Sen de o gün, kafeye gelmesini hiç beklemiyordum, dedin. Yakaladın mı arayı?"

Kıvanç mümkünmüşçesine daha da beyazlarken, "Dağhan..." dedi.

"Yakaladın."

"Tamam, o gelmedi onu ben çağırdım ama ona yalan söylemedim."

"Ona ne söylediğin umurumda değil!" diye bağırdım ve dizlerimin üstünde doğrularak üstüne yürüdüm. Yakalarını tutarak sırtını ağaca çarptığımda, yüzü acıyla buruştu ancak kendimi durduramadım.

O kadar öfkeliydim ki! Ufacık bir yalana bile tahammül edemiyordum. Bunu ona söylemiştim!

"Ona istediğin palavrayı sık, umurumda değil! Siktiri boktan insanların lafıyla benden ayrılıyorsa zaten o da boktan bir insandır! Karakterimi az çok öğrendin! Sinem benim gram umurumda değil, Kıvanç! Çünkü onun umurunda değildim ve o da benim umurumda olmayı hak etmedi. Beni bu kadar deli eden sensin! Sen, bana yalan söyledin Kıvanç. Seni affetmem dedim ama yemin ettin. Yalan değil dedin, sana seni sevdiğimi söyledim sense enayi yerine koydun lan beni."

"Dağhan canım yanıyor."

Acıyla söylediği kelimeler elektrik çarpması etkisi yaratırken hızla geri çekildim ve Kıvanç öne eğilerek ulaşmayacağını bildiği halde sırtına uzandı. Yüzü daha da buruşurken, öne eğik bir şekilde oturmaya devam etti.

Sarsılmış görünüyordu ve ben bu yaptığımdan utanıyordum.

Ne berbat etkileri vardı öfke gibi duyguların. Oysaki her şey çok güzeldi... bana doğruları söylemiş olsaydı, bu kadar sinirlenmezdim de... Neden bana doğruları söylememişti ki? Saklanacak bir şey yoktu ortada!

Falcı | #textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin