Batu kapıda öylece bana bakıyordu. Suratında dokunsam ağlayacak bir ifade vardı. Hiçbir şey söylememiştim ki, bir saniye sonra Batu'nun dudaklarını dudaklarımda hissettim. Öyle arzulu ve şehvetli bastırıyordu ki dudaklarım bu baskıya karşılık vermemek için çırpınıyordu. Onun tenini hissettikçe yüreğim daha çok parçalanıyordu.
Tanrım... Çok özlemiştim.
Batu'nun elleri belime dolandığı anda kendimi son bir güçle toplayıp onu karşımda ki duvara doğru ittim.
"Gerizekalı mısın sen ne yaptığını sanıyorsun?!"
"Seni öpüyorum Hazal."
"Sana beni öpebilme yetkisini kim verdi!"
Batu'yu arkamda bırakıp adımlarımı salona doğru attım. Arkamdan beni takip etmesine aldırmayıp masanın üzerinde duran paketten bir dal çıkarıp derin bir nefes çektim. Batu'nun hala arkamda olduğunu konuşmaya başladığı anda fark edebilmiştim.
"Günlerdir neredesin Hazal?"
Arkamı dönmeden cevap verdim, "Bunun seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum Batu?"
"Benimle yatıyorsun, sabah uyandığımda yoksun. Bir sonra ki gün, seni fahişelerin arasında görüyorum. Daha sonra Barış ile seviştiğini öğreniyorum. En yakın arkadaşım olan Oğuz ile basıyorum ve o günün akşamı bateristin -pardon eski sevgilin- Aras ile kayboluyorsun."
Batu cümlesini bitirdiğinde gülmemek için dudaklarımı kanatmaya başlamıştım. Şimdi ne söylesem boştu. Oturup tüm hikâyemi anlatsam bana inanacak mıydı? Ya da değecek miydi tüm hayatımı bu adama anlatmaya? Kısık bir boğaz temizlemesinden sonra arkamı dönüp Batu'ya yaklaştım. Alaycı bir bakış atarak "Ben hala seni ilgilendiren bir şey göremiyorum" dedim.
Sinirden kıpkırmızı olan suratını çevirip ayaklarını kapıya yöneltmişti ki bir an durup "Zaten açıklamanı bana değil Sunay'a yapsan daha iyi olur." dedi.
"Sunay'a neden bir açıklama borçluyum?" umursamazca sormuştum bu soruyu.
"Çünkü onun âşık olduğu adamla kaçtın ve sizin eskiden sevgili olduğunuzu daha dün öğrendi"
Ağzımdan bir "hasskktrr" çıktığında hızla kapanan kapının sesini duydum.
Üzerimde ki şoku kısa sürede atıp kendime bir viski aldım. Viski şişesini tekli koltuğun dibine, parkenin üzerine koyarken bir yandan da telefonumdan Cem Adrian şarkısı açtım. Bardağımda ki viskinin acı tonundan bir yudum alıp damağımdaki tadını sigarayla süsledim. Kendimi düşüncelerin kollarına bırakma vaktim gelmişti.
Bu adamı böylesine üzmeye hakkım var mıydı? Peki ya daha sonra olacaklar... Benimle birlikteyken canı daha çok yanmayacak mıydı? Neyim vardı ki onu mutlu edebilecek, ne verebilirdim ona! Yalnızlığıma okkalı bir küfür savurdum.
Kapının sesini duyduğumda yerimden kalkmadım. Gelenin Sunay olduğunu düşünsem de kafamı çevirdiğimde Tanya ile göz göze geldik. Dün gece ona adresimi verdiğimi hatırladıktan sonra kısa bir tebessüm ettim. Karşımda ki koltuğa oturup yalnızlığımı paylaşmak istermiş gibi bir hali vardı.
"Sabahın dokuzunda viski ve Cem Adrian mı?"
"Kendimi kaybediyorum Tanya, yoruldum."
"Bende, bende bu lanet hayattan yoruldum."
"Gitmek istiyorum, okulum olmasa bir saniye daha kalmazdım bu şehirde."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaldırımdaki Kadın
Ficción General"Parmak uçlarına kadar yıpratılmış bir kadınım ben. Hani, kadınlığa yeni adım atanlardanım.. Ve yeni öğrenenlerden, aslında doğar doğmaz 'kadın' olduğunu bir kız çocuğunun bu ülkede. Saçlarıma papatlayalar konduracak bir adamı asla bulamayacaklard...