Evime girdiğimde üzerimi dahi değiştirmeden sigaramı yakarak koltuğa oturdum. Bir yandan hafızamda geçmişe gidip Güney olarak yaptığım en büyük hataları düşünürken, diğer yandan boğazıma kadar gelen hıçkırarak ağlama isteğini bastırmaya çalışıyordum. Kapının tıkırtısıyla hızlıca yerimden kalkıp kapıyı açtım.
Oğuz hem gülüyor, hem de sağ elindeki visky şişesini havada sallıyordu. Gülüşü kanına karışan alkolü ele verirken, kafasının ne ara bu denli güzelleştiğini düşünmemeye çalışarak onu içeri davet ettim. Oğuz, adımlarını balkona yönlendirirken, ben, hiç bir şey söylemeden mutfağa giderek, bardakları ve çikolataları hazırladım.
Balkonda Oğuz'un yanına otururken bir yandan da bu oyunu anlamaması için dua ediyordum. Doldurulan ilk içkilerin son yudumları da içilirken Oğuz sessizliği bozup konuşmaya başladı,
"Batu hakkında hiçbir şey bilmiyorsun değil mi Hazal? Gerçi bilseydin ona bu işkenceleri zaten yapamazdın." dedi.Dikkatli gözlerle onu izlerken bir an da gülmeye başladı, "Bazen hanginizin daha salak olduğunu bilmiyorum Hazal, gerçekten bunu çok düşünüyorum ama bilmiyorum" derken gülüşü biraz daha soluklaştı.
Oğuz'un sesinden alkol akan bu ton erkekleri gözümde daha da basitleştiriyordu. Oğuz'a ve sarhoşluğuna takılmadan asıl konuya odaklanmam gerektiğini fark ettim.
"Anlat o zaman Oğuz, anlat ki ben de sevdiğim adamı tanıyayım. Bende aşktan kaçmaktan çok yoruldum." Dedim. Cümlemi bitirdiğimde, Oğuz'un doğruyu mu söylüyor bakışlarına aldırmadan visky bardağından bir yudum aldım. Ona oynadığım bu 'aşık ve çaresiz kız' oyununu bozacak hiçbir şey yapmamalıydım.
Amacım sadece Batu'nun hayatından benim için kayda değer bir kaç cümle bulabilmekti. Oyunu Batu başlatmıştı ve bende bu oyunu gerektiği gibi oynamalıydım.
Uzun dakikalar arasında dördüncü bardakta doldurulmuştu ki Oğuz anlatmaya başladı,
"Batu 4, abisi ise 7 yaşında iken annelerini kaza kurşunu ile kaybetmişler. Babaları ise geçinebilmek için gemilerde çalışmaya başlamış, bir sefer içinde 6-7 ay eve gelemiyormuş. Yetişkin bir adam olana kadar çok zor zamanlar yaşamışlar. Batu hep 'ağabeyim sayesinde bu yerlere geldim' derdi. Her neyse, babası 2010 da, kaptanlığını yaptığı bir uyuşturucu gemisinde öldürülmüş. Tanıklar ifadelerinde, mal konusunda aralarında bir anlaşmazlık çıktığını bu yüzden adamın vurulduğunu söylemiş. Batu'nun abisi ise babasının ölümü üzerine karanlık dünyaya girmiş, babasının katilini bulmak amacıyla kendi hayatını hiçe saymış."
Oğuz derin bir nefes çekerek sesini biraz dinlendirdi. Ben ise hiç konuşmadan ağzından çıkacak cümleleri sabırsızlıkla bekliyordum.
"Abisi karanlık dünyalara girdiğinde Batu polislik sınavını kazanmış. Batu'yu bilirsin Hazal, her zaman idealisttir. Eğitimini bitirip göreve çıktıktan kısa bir süre sonra abisinden haber almış. Abisi Batu'ya babasının katilini bulduğunu ama adamın çoktan öldüğünü söylemiş. Adam ölünce de abisi babasının intikamı alabilmek için adamın kızını öldürmüş."
"Ne yani Batu'nun abisi masum bir kızı mı öldürmüş!" diyerek sesimin sokakta yankılanmasına aldırmadan Oğuz'un lafını kesmiştim. Oğuz ise sakin bir şekilde sağ eliyle sesimi kısmamı işaret ederek beni susturdu.
"Keşke bu kadarıyla kalsaydı Hazal'ım. Batu'nun abisi kızı öldürdükten sonra, kızın o dönemde yurt dışında okuyan abisi de bunların peşine düşmüş."
"Kan davasına dönmüş yani." Diyerek bir kez daha Oğuz'u böldüm. Oğuz ise boğazını temizledikten sonra tekrar anlatmaya başladı.
"Asıl olay bundan sonra başlıyor zaten. Kızın abisi bunların peşine iki tane adam takarak Batu'yu ve abisini harabe bir yere getirtmiş. Batu'ya abisinin gözünün önünde ölümünü izlettikten sonra, ona da işkence edip, kafasına sıkıp, bir çöpe atmışlar."
Ellerimle ağzımı kapatmıştım. Bunların hepsi gerçek miydi?!-Sanki senin hayatın çok farklı Hazal!-
İç sesim haklıydı. Benzerlerini birebir yaşamış biri olarak neden bu kadar dehşete düştüğümü anlayamamıştım! İç sesimin beni dürtmesiyle Oğuz'a döndüm.
"Her şeyi anladım, fazlasıyla acı ve dehşet verici bir hayatı varmış. Ama anlayamadığım; şu 'seksi katili' neden aradığı ve şu Güney denen kızın konuyla ne alakası olduğu?"
Kendimden bu şekilde bahsetmek tüylerimi diken diken ediyordu. Aldırmadan Oğuz'un lafa girmesini bekledim. Bardağının dibinde kalan viskyi damağında oyaladıktan sonra bir kez daha söze başladı,"Sende anlamışsındır ki Hazal, Batu o çöplükte ölmedi ama daha kötüsü oldu. Batu, hafızasını kaybetti. Hatırlayabildiklerinden yola çıkarak bu şehire kadar geldi. Hatırlayamadığı anıların içinde ise Güney adında, silah kullanmayı bilen bir kız var ve o kıza ilk defa bu kadar yakın." Dedi.
Endişeyle ateş basan yanaklarımı avuçlarımın içine basarak sakin olmaya çalıştım. Ciddiyetimi ve ses tonumu ayarladıktan sonra tekrar Oğuz'a dönüp, "Anlatmadığın başka her şeyi anlatmanı istiyorum." Dedim.
Oğuz gülümseyerek bana baktı. Gülümsemesinde biraz yorgunluk, birazda anlatmak istemediğini sezmiştim. Oğuz, yine de derin bir nefes alarak bilmediğim şeyleri söylemeye başladı."Batu ile o hastane odasında tanıştık. Sana anlattıklarımın çoğunu Batu hatırlamıyor. Ben ise polis arkadaşlarından öğrendim. Bu dava sonuçlanana kadar Batu meslekten geri çekildi. Kızın abisi Batu'nun peşinde ve Batu'da o adamın peşinde." Dedi ve durdu.
"Neden durduğuna bakmak için Oğuz'un gözlerinin tek bir noktaya sabitlendiğini gördüm. Gözlerimde Oğuz'un gözlerinin sabitlendiği yere baktığımda kolumdaki yaranın kanamaya başladığını fark ettim.
Kolum kanıyor ve Oğuz görüyordu.
"Lanet olsun!" diye söylenerek hızla ayağa kalktım. Eğer Oğuz, bu kanama yüzünden benim Güney olduğumu anlarsa bir daha işleri düzeltemezdim.
Avucumun içiyle bastırdığım kolumun acısına aldırmadan banyoya koştum. Oğuz'un peşimden gelen ayak seslerini duyuyordum. Banyodaki kirli sepetinde bulduğum siyah bir gömleği yırtarak kolumu sardım. Amatörce atılmış dikişlerde açılma olmuştu ve benim hatamdı, gerçek bir doktora gitmeliydim! Oğuz'un kapıdan gelen sesini duymamaya çalışarak derin derin nefes almaya başladım.
Derin bir nefes alıp kendimi sakinleştirdikten sonra usulca kapıyı açarak önce Oğuz'un bana ulaşmasına izin verdim. Oğuz yavaşça kolumu kaldırarak yarayı incelemeye başladı. Kısa bir tereddüt anı yaşadığını fark etsem de sesimi çıkarmadan kuracağı cümleyi bekledim.Oğuz, narince kavramış olduğu kolumu yavaşça bırakarak baş parmağını dudağıma koyarak eliyle yanağımı kavradı. İçimde ki titremeye engel olmaya çalışarak başımı yavaşça Oğuz'a çevirdim.
"Sen o'sun!" dedi..Hiçbir şey söyleyemezdim. Bende elimden geldiği kadar uzun bir sessizlik yarattım onunla aramda ve tekrar konuşmasını bekledim.
Oğuz ise tek bir kelime daha söylemeden elini çekti. Arkasını döndüğü an ona sarılmak istesem de yerimden kımıldayamamıştım. Ağır adımlar ile dış kapıdan çıktığında ben hala bıraktığı yerdeydim.
Şimdi ne olacaktı?
Oğuz, Batu'ya her şeyi anlattığında ne olacaktı?Aceleyle çantamdaki silahı yanıma aldım ve kolumdaki yaraya aldırmadan koşarak evden çıktım. Bedenimi saran ve sol yanımın sıkışmasına sebep olan acıyla birlikte Oğuz'un peşinden koşuyordum.
Ona ne söyleyecektim? Karşısına nasıl çıkacaktım? Üstelik buna dayanabilir miydim?
Yıllardır sakladığım benliğim bir gece de ortaya çıkmıştı. Sadece kendime değil, en değer verdiğim insanlara ihanet etmiştim.
Adımlarımı daha da hızlandırdım. Oğuz'a yetişmeliydim!
Sokağın puslu köşesinden döndüğümde tiz bir firen sesiyle adımlarım bir an da kesildi.
Artık nefes almıyordum. Bedenime sadece birkaç santim mesafede duran araba, sanki benimle birlikte zamanı da durdurmuştu. Arabanın kapısı açıldığında ise saç diplerimden ayak parmaklarıma kadar ürpermiştim.
Belki de birkaç dakikadır oksijen almayan ciğerlerime kısa bir hava doldurduktan sonra göğsümde ki yanmayla bir kez daha kendimdeydim.
Uzaklardan gelen bulanık ses artık netleşiyordu.
"Hey sen iyi misin cevap ver!"
Gözlerimi kısarak emin olmak için tekrar baktım, o'ydu.
"Rüzgar? Sen.. Sen burda ne yapıyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaldırımdaki Kadın
Ficción General"Parmak uçlarına kadar yıpratılmış bir kadınım ben. Hani, kadınlığa yeni adım atanlardanım.. Ve yeni öğrenenlerden, aslında doğar doğmaz 'kadın' olduğunu bir kız çocuğunun bu ülkede. Saçlarıma papatlayalar konduracak bir adamı asla bulamayacaklard...