...
Büyük ağaçların arasından uzanan toprak yolda yavaş ve bıkkın adımlarla ilerliyordum. Tek amacım eve oldukça geç varmaktı. Bir ormanın içindeydim. Evime giden yol ormandan geçiyordu ve birçok kişi bunu dert bilirken ben oldukça hoşnuttum.
Çünkü huzur veriyordu bana bu orman. Eve ilerlerken bir sincap görüyor ve onu inceliyordum ya da göle uğrayıp biraz kafamı dinliyordum orada. Tek sevdiğim şey buydu.
Aslında bir çok şeyi severek yapardım. Yemek yapmayı severdim mesela. Resim çizmek beni çok rahatlatırdı ve güzel yaptığımı düşündüğüm bir aktiviteydi. Basketbol oynardım, yüzmeyi severdim. Ama hiç birini yapmak istemiyordum artık. Çünkü bunlardan hangisini yapsam ailem ya da arkadaşlarım bana iğrenç olduğunu söylüyorlardı. Biliyordum. Aslında kötü değildi yalnızca benden nefret ettikleri için böyle davranıyorlardı tüm nefretlerini ancak bu şekilde kusabiliyorlardı. Benim severek yaptığım her şeye iğrenerek ve iğrendirerek.
Hangi birinize böyle kötü sözler sarf edilse yaptığı şeyden hevesi kaçmazdı ki?
Benim de kaçıyordu işte. Ne tarafa dönsem nefretle bakan gözler, ne yapsam laf atan kişilerle karşılaşıyordum.
Neden mi?
Çünkü yaklaşık altı ay önce okulda bir erkeğe ondan hoşlandığımı söylemiştim. Evet erkek olan ben bir erkekten hoşlanıyordum. Ve bu iğrenç bir durumdu. En azından etrafımdaki herkes için. Bu yüzden beni çok çok seven herkes benden soğumuş, bana sırt çevirmişlerdi. Hatta hoşlandığımı söylediğim çocuk kendinden nefret edecek kadar iğrenmişti benden.
Tabi ki bu küçük kasabada bu durum ailemin de kulağına gitmişti ve öyle bir dayak yemiştim ki o gün babamdan. Asla unutamam.
O günü unutmak istesem bile bana her gün hatırlatıyorlardı zaten. Ne annemin kötü lafları bitiyordu ne babamın her fırsatta bana nefretle bakan gözleri çekiliyordu üzerimden.
Hiç bir şey yapmamıştım oysa ki...
"Hey Jungkook! Bugün de yaşıyor musun?" Yine laf atmak için gelen Lee Sang ve Koo jin gülüşerek önümde durup yürümemi engellediler.
"Konuşsana Jungkook bir soru sorduk. Cevap vermezsen döveceğim seni."
Lee Sang'ın konuşmasından sonra benden cevap beklediler ancak onlara böyle saçma bir şey için cevap verecek değildim. Ayrıca dövseler daha iyi olurdu benim için ölürdüm ve biterdi bu iğrenç hayatım işte fena mıydı?
"Dövün de bitsin hadi. Bekliyorum."
Koo Jin kaşlarını kaldırıp üzerime gelmeye başladı. "Öyle kolay kurtulamazsın ama jungo."
Hala sesimi duyamadığında dayanamamış ve yumruğunu geçirmişti suratıma. Kafamı eğmemi fırsat bilip bacağıma da tekmeyi geçirip yere düşmemi sağlamıştı. Sonrasında ise her şey hızlıydı.
Başta sadece beni döven koo jin'di. Lee sang ise yalnızca kahkahalarla izliyordu ancak sonrasında o da koo jin'e katıldı ve ben bayılana kadar dövdüler.
Bayıldıktan sonra da dövüldüğüme eminim aslında. Sadece kanıtlayamazdım.
...
Hafifçe gözlerimi araladığımda kararan havayı izledim çok kısa bir süre. Havaya bakılırsa iki saati geçmişti ben bayılalı. Eve gitmeliydim yoksa biraz da babam dövecekti beni.
Çok yakınımdan gelen su ve kuş seslerini umursamadan doğrulmak istedim ancak her yerim o kadar ağrıyordu ki. Bırakın kalkmayı hareket bile edersem kemiklerim etime batıyor gibi hissediyordum. Kesinlikle bir kaç kemiğim kırılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Snowdrop | Taekook
FanfictionGay olduğu için ailesi ve arkadaşları tarafından zorbalığa uğrayan Jeon jeongguk intihar etmeye kalkar. Ancak ters giden bir şeyler vardır. Uyandığında kendini bir omegaverse evreninde bulmuştur. - yoonmin🧁