Noluyor Efruz?

490 44 8
                                    

1 buçuk ay sonra ...

$ - Salih konuşmamız lazım.

Dedi aceleyle çünkü zil çalmıştı ve derse geç kalıyordu, evet şuanda okuldaydı. Bu yüzden de Salih Hocayı aramak zorunda kalmıştı, o sırada sessizliği bozan karşı taraf olmuştu.

Salih Hoca - Noluyor Efruz ?

E - Salih ben hamileyim...

Salih Hoca- N-ne ? Ne diyorsun Allah aşkına?

E - Gebeyim ulan , gebe... Resmen zamanı bozacağım.

Diyince bir an ses gelmemişti ama sonra sessizliği bozan yine karşı taraf olmuştu.

Salih Hoca - Sakin ol ve dersine gir, söz veriyorum dersten sonra seni alırım.

Diyip aramayı sonlandırmıştı, Efruz ise derin bir nefes alıp lavabodan çıkmıştı. Çok geçmeden de dersinin olduğu sınıfa yol almıştı ama hâlâ aklında hamileliği vardı. Resmen hamileydi, bir Bey'den hamile kalmıştı. Bunu biliyordu çünkü haddinden fazla midesi bulanıyordu ve bu devamlıydı. Bu yüzden de öğrenciler dersteyken ezcaneden test çubuğu almıştı. Ve sonuça göre hamileydi, Ertuğrul Bey'den olduğuna emindi çünkü onun dışında kimseyle böyle bir ilişkiye girmemişti. Kimseye bu türde yaklaşımda bulunmamıştı, zaten Salih Hocayla da evliliği kağıt üzerinde uyduruk birşeydi. Ama bu, işte bu farklıydı... O resmen Ertuğrul Bey'in bebeğini taşıyordu!

Bebek konusuna gelirsekte; çocuğu istiyordu ama bu zamanda imkansız geliyordu. Çünkü o geçmişin bebeğiydi, orda büyümeliydi burda değil...

Peki büyüme olayı nasıl olacaktı? Ya hızlı büyürse, bu durumu insanlara nasıl açıklardı?

2 saat sonra...

   Şimdiyse aklındakileri unutmak adına ders anlatıyordu lakin şans ondan yana gülmez gibi konu Ertuğrul Bey idi . Çünkü ders tarihti, artık tarih dersini o veriyordu. Bir yandan da okçuluk  eğitimlerine devam ediyordu. Mecburen hayatına devam ediyordu ama kalbi deli gibi ağrıyordu , sanki biri kalbini söküyor gibi hissediyordu. Sevdiği adamı geçmişte bırakıp dan diye geri gelmesiyle yarım kalmıştı. Bu yüzden de geceleri herkes uyurken deli gibi ağlıyordu çünkü sevdiği yokken aklını kaybedecek gibi hissediyordu...

   Neyse konumuza dönelim; o resmen kayıları anlatıyordu, bu yüzden de ağlamamak için zor durmuştu . Çünkü hepsini, özellikle de eşini özlemişti, Ertuğrul Bey'in hasretini çekiyordu. Sevdiği adam burnunda tüter hâle gelmişti hatta ona dönmek için Allah'a yalvarıyordu . Çünkü dönmek istiyordu, yeniden güvenmek istiyordu . En önemlisi de huzunu, ömrünü geri istiyordu, Ertuğrul Bey'i geri istiyordu . Bu yüzden de onsuz geçen her geceden vede her gündüzden nefret eder olmuştu. Birde hâlâ konuşma şekli aynıydı bu yüzden de bu zamanın insanlarına garip geliyodu. Ama Iskender'in hoşuna gitmişti çünkü onunda öyle konuşmasıyla daha fazla evinde hisseder olmuştu. Şimdi gerçekten de annesiyle konuşuyor gibi hissediyordu. Lakin onun üzgün olduğunu da tek o fark etmişti, Efruz'un acısını sadece Iskender görüyordu. Çünkü birçok kez ağlamasına denk gelmişti, onu her gördüğünde ya ağlıyordu yada geri dönmeyi diliyordu. Bu yüzden de Iskender onun için korkuyordu çünkü yeme düzeni de bozulmuştu, bazen kahvaltıya bile inmek istemiyordu. Bazende kusuyordu lakin bu kusma hamileliktendi ama kimse anlamıyordu. Resmen hamile olduğu açıkça ortadaydı ama kimse fark etmişti . Çünkü bu ihtimal akıllarına gelmiyordu...

E - Bilesiniz ki ...

Tam devam edecekken Tayfun bir anda lafa atlamıştı .

Tayfun - Konuşma şekliniz fazla dobra değil mi ? Kaçıncı yılda kaldınızda böylesine laflar eder oldunuz ?

Yok olan geçmiş!  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin