Çok şükür sonunda bitti bölüm ama kontrol edemeden atıyorum. İyi okumalar.<3
———
Ömer Çağan'ın kahkahalarıyla yatakta bir süre daha oyalandık. O güldükçe ben daha çok gülüyordum ve asla susmuyorduk.
Mert Ali şu sıralar İstanbul'da ki işleri yoğun olduğu için elinden geldiğince buradan çalışıyordu ama bir yerden sonra tekrar İstanbula gitmesi gerekmişti.
Birkaç hafta önce Sevdalara gitmiştik ve o günden sonra işleri daha da yoğunlaşmıştı.
Bu sabahta yine erkenden İstanbul'a uçmuştu. Biz de Ömer Çağan'la kahvaltıdan sonra odada oyun oynuyorduk.
Uykuları iyice düzensizleşmeye başlamıştı ve geceleri daha geç uyuyordu artık.
Normalde bu saatlerde uyuması gerekirken uyumamıştı ve ben de biraz yorulup uykusu gelsin diye uğraşıyordum.
"Ham, ham, ham yiyeceğim seni!" deyip karnını gıdıklıyordum.
"Şuradan da yiyeyim, buradan da yiyeyim!" diyerek kollarından bacaklarından ısırıyormuş gibi yaptım. Kahkahaları odada tekrar yükselmiş ve içimin huzurla dolmasına neden olmuştu.
Ömer Çağan'la aramızda her geçen gün büyüyen bir bağ vardı. Bunu hissedebiliyordum.
Bu durum beni bir yandan korkutsa da bir yandan da çok mutlu oluyordum. Birbirimize daha çok bağlanmıştık.
Artık herkesi tanıyordu ve benim olduğum ortamda benim kucağımda olmak istiyordu. Bu durum beni mutlu ettiği kadar Mert Ali beyin yüzünü düşürmesine sebep oluyordu çünkü bizi kıskanıyordu.
Alttan alttan şaka yaptığı belli olsa da biraz kıskanmıyor da değildi. Bu da bizim için eğlenceye dönüşmüştü.
Bir süre daha Ömer Çağan'la oynadıktan sonra gözleri artık kızarmaya başlamıştı. Daha önce hazırladığım sütünü elime alıp onu da kucağıma aldım. Sütünü içerken gözleri yavaşça kapanmaya başlamıştı.
Uykuya daldığında biberonu ağzından çekip beşiğine yatırdım. Tekrar doğrulduğumda ne yapacağımı düşündüm.
Bugün Elif anneler evde değildi. Bir tanıdığına oturmaya gitmişti. Bana da gidelim diye teklif etmişti ama istememiştim. Leyla abla da işleri olduğunu söyleyerek dışarı çıkmıştı.
Ümran abla da alışverişe giderken bildiğim kadarıyla sadece Yaren, Ebru ve babaanne vardı.
Babaanneye görünmemek için aşağıya çok inmek istememiştim.
Odada da kalmak istemiyordum. Ne yapacağımı düşünürken aklıma makina da sabah yıkanan çamaşırlar geldi.
Normalde bizimkileri de kızlar kurutuyordu genelde. Birkaç kez ben terasa asmıştım.
Aslında bu konakta öyle bir yer olduğunu bile bilmiyordum, çok sık kullanılmadığı için haberim de olmamıştı ama bir süre önce öğrenmiştim.
Şimdi aklıma gelmişken çamaşırları terasa çıkarabilirdim. Banyoda ki makineden çıkarıp çamaşır sepetine koydum. Odaya geçtiğimde Ömer Çağan'ın bebek telsizini de alıp odadan çıktım.
Terasa çıktığımda hava gerçekten çok güzeldi. Çok yumuşak bir şekilde esiyordu ve bu da ayrı bir ferahlık veriyordu. Sepeti yere bıraktığım da etrafa bir göz attım.
Bu havada biraz kitap okuyabilirdim bence. Biraz daha etrafa baktığımda kenardaki minderleri görmüştüm. Bir yanda oturma grubu varken bir tarafta da minderleri vardı. Gölge olan yer minderlerin olduğu tarafı ve orayı düzenlersem güzel vakit geçirebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK BİR CAN
Genel KurguEşini yeni kaybetmiş bir adamla evlenmek mi? Hemde daha birkaç aylık bebeği olan bir adamla? Kendi halimde yaşayıp giderken nerden çıkmıştı bu evlilik? Ben kendim daha küçüktüm, minicik bir bebeğin sorumluluğunu nasıl alabilirdim ki? ...