...O gün ilk kez uyuşturucu ile tanıştı. Bırakırım, bana bir şey olmaz iradeliyim, diyerek girdi bu yola. Sonra ne mi oldu?
Günden güne zayıfladı, gücünü kaybetti, hayat kalitesi düştü, para için asla yapmam dediği şeyleri yaptı. Hayatındaki ahlak v...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
-9.Bölüm: "Hediye"
-Keyifli okumalaarrr💋💋
🥀
Hayatı, kafamın içerisinde yaşıyorum. Bazen kendimi zihnimin içerisinde mutlu ediyor, bazense üzüyorum. Ben bunları yaşarken, dışım dalgın ve sessizdi. Bana bakan biri muhtemelen uykusuzluk problemi çektiğimi ve her gece istemediğim yerlerde çalıştığımı falan düşünür. Oysa gece yaptığım tek şey elimde bir içki şişesi, ya da kahve fincanıyla camdan dışarıyı izlemek. Apartmanların yanan ışıklarına bakarken, acaba o evlerde de benim gibi birileri var mı diye düşünmeden edemiyorum. Ben hariç herkes mutlu mu?
Sisli bulutlara ev sahipliği yapan gökyüzü kararmaya yüz tutmuşken bakışlarımı o, içerisinde neler döndüğünü bilmediğim evlerden çekip yatağa oturdum. Daha sonra gözüm, komidinin üzerine bıraktığım ota ilişti. Semir'den bir anlık merakla aldığım masum ot tam karşımdaydı. Küçük bir dalın beni bağımlı yapmayacağını biliyordum, aslında zaten sağlıksız olan bedenime bir de ot eklemek saçmalıktı. Fakat, merakım bazı doğruların önüne geçmişti.
Elime aldığım otun ezilmiş ucunu düzeltmeye çalışırken titreşimde ki telefonum, komidinin üzerinde rahatsız edici bir ses çıkarmaya başladı. Göz ucuyla kimin aradığına baktım. 'Babam' yazısını görünce ise istemsizce gözlerim devrildi. Onunla konuşmak beni üzüyor, kendimi iyice yetersiz hissettiriyordu. Bu sebeple aylar sonra ilk kez istediğim, cesaret edebildiğim şeyi yaptım ve onun çağrısını reddettim. Fakat sonra bu, bana gereksiz bir suçluluk duygusu yükledi. Sanki onu kendimden dahada soğutuyor, varlığımı ona unutturmak için bahane yaratıyordum. Sırf unutulmamak için, reddettiğim çağrının ardından ona kısa açıklayıcı bir mesaj attım.
"Ek dersteym sonra ararım"
Mesajı gönderdikten sonra telefonu tekrar bıraktım ve otu iki dudağımın arasına yerleştirdim. Sigaradan çok daha ince olan yapısı, dudaklarımda yerini biraz yadırgadı. İnce kağıt, bana alışık değildi. Tıpkı benim ona alışık olmadığım gibi. Çakmak yardımıyla otu ateşledim ve kesik bir nefes çektim. Kaşlarım çatıldı çünkü tadını pek alamamıştım. Bir şans daha verdim ve az öncekine nazaran daha derin bir nefes çektim. Otun ucu, tekrardan parladığı sırada, bu seferde genzimi yaktı. Yanan genzim, beni sanki boğazıma bir şey kaçmış gibi öksürmeye zorladı. Art arda, sayamadığım kadar çok kez öksürdüm. Artık gözlerim, bu yapay olan ama aynı zamanda durduramadığım öksürük yüzünden yaşardığında derin bir nefes aldım ve gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim. Bu öyle bir tat ve kokuydu ki, sanki biri arazide ki kurumuş otların, ağaç dallarının hepsini bir araya toplayıp yakmış ve yanan o otları ince bir ağıdın içerisine sarmıştı. Öyle ki, yanık kokusu ciğerlerime kadar kademeli bir şekilde indi.