0.8
"Ben süreceğim." Sehun şoför koltuğuna geçince, adamları bizi rahat bıraktı. Ben yavaşça arka koltuğa yönelince "Ön koltuk, Nari." diye ikaz eden sesini duydum.
İstemeye istemeye ön koltuğa oturdum. Ellerimi birleştirmiş parmaklarıma bakıyordum. Bugün akşamla ilgili içimde bilmediğim kötü bir his vardı, neden böyleydim bilmiyordum. Sehun da arabaya binip kapıyı arkasından kapattı. Dikiz aynasını şöyle bir kendince ayarladıktan sonra bana doğru döndü. Kafamı kaldırıp ona baktım, bir şey söyleyeceğini zannettim ama bir anda üzerime doğru eğildi.
"Ne yapıyorsun?" diye sordum nefesimi tutmadan önce. Yüzü çok yakınımdayken bana bakmadan emniyet kemerime uzandı.
"Ben yapmadan kemeri takmak asla aklına gelmiyor." Kemeri kendine doğru çekti, ardından üstümden geçirip tokasına taktı. "İşte, şimdi daha güvenli olacak."
"Teşekkür ederim."
Sehun bana bir gülümseme yolladıktan sonra önüne döndü. Kontağı çalıştırıp arabayı boşa aldığında camdan dışarıya çevirdim kafamı. Ne yapmaya çalıştığını az çok anlayabiliyordum. Büyük ihtimalle sözünü bana yeni kıyafetler almak için bahane olarak kullanacaktı. Okunması bu kadar kolay bir kitap olmasına şaşırsam da itiraz etme hakkına sahip değildim.
"Nereye gittiğimizi biliyorsun, değil mi?" diye sorduğunda kafamı salladım ama ardından yola baktığını hatırladım.
"Biliyorum. Bana yeni kıyafetler alacaksın çünkü bugün sana itiraz edemem."
"Zeki olman işleri kolaylaştırıyor." derken güldüğünde kalbime bir diken battı sanki. "Akşamki partiye sen de geliyorsun."
"Öyle mi?" diye sordum şaşkınlıkla ona bakarken. Gerçi buna şaşırmam da saçmaydı, beni evde tek bırakma olasılığı hiç yoktu.
"Öyle. O partide çok önemli insanlar olacak. Çevreni genişletmen ve kendini, kendine uygun bir pozisyon için oradakilere pazarlaman için harika bir fırsat bu."
"Becerebilecek miyim ki?" diye sordum bir an umutsuzluğa düşerek. Benden daha bilgili, daha iyi, güzel üniversitelerden mezun, bir sürü sertifikası olan binlerce kişi her gün onlara iş başvurusu yapıyor olmalıydı. Beni neden almak istesinler ki?
"Tabii ki becerirsin." Sehun bana dönüp kaşlarını çattı. Yola tekrar dönerken "Bir daha böyle umutsuzca konuşmak yok." dedi.
"Unutuyorsun sanırım, benim sadece bugün içerisinde sana itiraz etme hakkım yok." dedim.
"Bir şeyi de unutsan şaşarım." Güldü. "Her neyse zaten seni o insanların çoğuyla ben tanıştıracağım yani iyi bir referans ile başlayacaksın. Ondan sonrasını da başaracağına dair inancım tam."
"Teşekkür ederim." dedim neredeyse mırıldanarak. Bazen Sehun bana, benim kendime inandığımdan daha çok inanıyormuş gibi hissediyordum. Öyle ki benim umutsuz olduğum anlarda o her daim iyiyi, güzeli düşünüyordu. Tıpkı güneşe bir kement atmış da bana doğru çevirmiş gibi.
"Teşekkür etmen yasak." Uzandı ve hafif tempolu bir şarkı açtı. "İnsanların gönüllü yaptığı şeyler için teşekkür etme. Yapmak istiyorum ve yapıyorum. Senin ve Jinri adına yaptığımız hiçbir şey için bana ya da Minji'ye teşekkür etmene gerek yok."
"O zaman kendimi sığıntı gibi hissederim." dedim sert ses tonuma hâkim olamayarak. "Bunun bana nasıl hissettireceğini düşünmüyorsun."
"Aileler paranın ya da başka şeylerin lafını yapmamalı." dedi Sehun kırmızı ışıkta durmuşken. Ardından bana döndü ve gözlerimin içine baktı. O anda nefesim kesildi sanki. "Sizi ailemizin bir parçası olarak görüyoruz. Jinri için Minji neler diyor bir duysan. Onu o kadar çok seviyor ki. Sanki kendi kardeşi." Duraksadı. "Bu anlatım hafif kaçtı... Sanki kendi çocuğu. Jinri'ye dünyaları verme şansı olsa, inan onu da verir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
u m u t | sehun
FanfictionAnnesinin ölümünün ardından tefecilere borçlanan babası tüm borçlarını bırakıp kaçtığında Nari'nin sırtına taşıyamayacağı kadar büyük bir yük binmişti. Küçük kardeşi Jinri'yi bir yandan büyütmeye çalışırken bir yandan da çeşitli işlerde çalışıyor, b...