İyi okumalar, güzellikler.
*
O gece Sehun Vivi'nin bizimle kalmasına izin vermişti. Vivi'yi Jinri'nin kollarından almak kötü gelmiş olacak ki, sadece ertesi gün birilerini yollayacağını söyleyerek gittiğinde oldukça garip hissetmiştim.
Ertesi gün, çok fazla yağmur yağıyordu. Ayakkabı almam gereken parayla Vivi'yi tedavi ettirdiğim için ayaklarım ıslanmış ve soğuktan neredeyse donma noktasına gelmişti. Öğrencimin evinden çıktıktan sonra Le Vent'taki vardiyama yetişmek için tüm yolu koşmak zorunda kalmıştım. Hızlıca ayaklarımı kurulamış, fondöten sürmüş ve işimin başına gitmiştim. Sehun'un söyledikleri kafamı kurcalıyordu. Ona kabul ettiğimi söylememiştim, gitmeden önce bana birilerini yanıma yollayacağını söylemişti. O gittiğinden beri söylediklerini düşünüyordum. Hong yerine ona borçlu olmak daha iyi olmaz mıydı? İyi davranmıştı, sapık birisine benzemiyordu, üstelik hayvan bakıyordu. Hayvan bakan kaç insan kötü olabilirdi ki? Marketten dönerken sırf Jinri için atıştırmalık bir şeyler almıştı hatta.
Konuşabileceğim kimsem olmadığı için fikir alamıyordum ya da derdimi anlatamıyordum. Jinri yardım istemek için oldukça küçüktü, eğer ona olanları anlatırsam nasıl hissederdi bilmiyordum. Onun için tüm bunlara katlandığımı söylesem belki de köprüden atlamayı filan teklif ederdi.
İlk defa kendimi bu kadar yalnız hissediyordum. Babam bizi terk edip gittiğinde de çok yalnız hissetmiştim çünkü kimsem yoktu, kardeşime tek başıma bakmak zorundaydım. O zamanlar korkum hayatla yüzleşmeye dayalıydı, yalnızlığım da ona göre şekillenmişti. İlk defa duygusal olarak bu kadar yalnızdım. Uzun zamandır duygularımı dinlemediğimden midir nedir, kendimi sarsıntıda hissediyordum. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum ve en kısa şekilde içerisinde bulunduğu durumdan kaçmak isteyen o aceleci tarafı dinleyip sonradan pişman olmak da istemiyordum.
Vivi'yi almak için Luhan isimli adam yeniden kapımızı çaldığında, Jinri onu hemen tanımıştı.
"Abla! Oppanın arkadaşı geldi!" diye şakımış ve onu içeri davet etmişti.
Luhan girer girmez beni selamlamıştı. "İyi akşamlar, umarım rahatsızlık vermiyorumdur."
"Hayır, sorun değil. Hoş geldiniz." dediğimde, üzerimde leş bir eşofman ve tişört vardı, üstelik elimdeki iğne iplikle belki de üçüncü defa çoraplarımın yırtıklarını dikmeye çalışıyordum.
Jinri kapıyı kapatıp koşturarak yanımıza geldiğinde Luhan çekinerek yere oturdu, küçük kardeşim de hemen ona bir bardak getirdi. Ona gösterdiğim gibi bardağa çayı doldurduktan sonra Luhan'a verdi. "Ablamın özel çayı!" diye takdim etmeyi de ihmal etmedi.
Luhan gülümsediğinde Jinri oldukça mutluydu, yeteneklerinin takdir edildiğini bilerek ellerini beline koydu. "Teşekkürler küçük hanım," dedi Luhan. "tadını çıkararak içeceğim."
"Jinri, neden odanda Vivi ile oynamıyorsun?" diye önerdiğimde Jinri kafasını salladı ve Vivi ile birlikte odasına çekildi.
Onun gitmesiyle Luhan hemen bana döndü. Hemen sağımda, ben bağdaş kurmuşken o dizlerinin üstünde oturuyordu. "Vivi'yi almak için daha erken gelemediğimiz için özürlerimizi sunarız." dedi Luhan kafasını hafifçe eğerek.
"Önemi yok." dedim yırtığı dikmeye çalışırken. "Sehun, Jinri'nin onunla biraz daha vakit geçirmesini istedi." Gözlerimi ona çevirdim. "Değil mi?"
Bakışlarıma karşılık hafifçe gülümsedi. "Hanımefendi çok zeki."
"Sana soru sorabilir miyim?" diye sordum yeniden önüme dönerken. "Lütfen çayını iç ve bu sürede biraz rahatla."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
u m u t | sehun
FanfictionAnnesinin ölümünün ardından tefecilere borçlanan babası tüm borçlarını bırakıp kaçtığında Nari'nin sırtına taşıyamayacağı kadar büyük bir yük binmişti. Küçük kardeşi Jinri'yi bir yandan büyütmeye çalışırken bir yandan da çeşitli işlerde çalışıyor, b...