0.1

868 99 30
                                    

umut'un ilk bölümüne hoş geldiniz şekerlerim! Yazmak için uğraşıyordum çünkü aklıma düşmüştü. Benim her hikâyem için onu temsil ettiğine inandığım şarkım/şarkılarım vardır. umut'u yazabilmek için o özel şarkıyı bulmamla birlikte saatler nasıl geçti anlamadım. O şarkıyı da hemen buraya bırakıyorum. Age of Youth isimli Kore dizisinin Çin yapımı versiyonu olan Youth'un kapanış şarkısı. Bana baş kadın kahramanımız Nari'yi çok hatırlıyor. Sıkıntılı zamanlarımda özellikle dinlerim, insanı hem rahatlatan hem de ağlama isteğini arttıran çok hüzünlü bir melodisi var.

Lütfen okuduktan sonra beğenirseniz oy verin, yorum yapın, okuma listelerinize ekleyin. Oy vermek özellikle çok önemli, böylece hikâye listelerde üst sıralara çıkıp daha çok kişiye ulaşabilir. 

Beni ve hikâyelerimi destekler, beğeniyorsanız dostlarınıza önerirseniz çok sevinirim! *-* Profilimdeki diğer hikâyelere göz atmayı unutmayın!

İyi okumalar, bebişler.

Sevgilerle, Lynx.

*


"Nari-shii!" diye seslenildiğinde hemen kafamı kaldırdım. Şefim elindeki dosyayı kaldırıp gösterdiğinde hemen kafamı salladım ve masanın üzerindeki boşları alması için personeli yollayıp aceleyle şefin yanına ilerledim. "Girişe dön, masa altı."

"Tabii efendim."

"Üzerini de düzelt." dediğinde kafamı salladım ve hızlıca girişe doğru yürüdüm. Koşmam kesinlikle yasaktı. Misafirleri kapıda karşılayıp nazikçe eğildim.

"Le Vent'a hoş geldiniz efendim, bugün sizinle ben ilgileneceğim. Adım Nari. Beni takip edin lütfen." Misafirleri masaları olan altıncı masaya götürdüm ve kendileri yiyecek bir şeylere karar vermeye çalışırken şarap menüsünü takdim ettim.

Kendilerini rahat hissetmeleri adına geri çekildim ve beni görebilecekleri bir yere, nişin önünde dikilmeye başladım. Le Vent'ta neredeyse iki yıldır çalışıyordum. Annemin vefatından sonra burası, bulduğum ilk işlerden birisiydi. Elimden gelen eforu sarf ettikten sonra ne yaptığımla ilgilenmiyorlardı. Le Vent'tan çıktıktan sonra koşturarak bir barbekü lokantasına gidecek ve bulaşık yıkmaya başlayacaktım. Ardından çöpleri boşaltacak ve masaları temizleyecektim. Bundan sonra ise son otobüsle eve gidecek ve çoktan uyumuş olan kız kardeşimin üstünü örtecek ve ertesi gün yemesi için yemek hazırlayacaktım. Uykuya daldıktan dört saat sonra alarmımın sesiyle uyanacak ve apar topar kalkıp kız kardeşime harçlık bırakarak evden koşarak çıkacaktım. Önce yakınlardaki üniversitenin kampüsüne koşturacak ve öğrencilere satmak için yemek tezgâhını açacaktım. Ardından biraz dinlenip kendimi kahvaltımı edecektim: çikolatalı ekmek ve kahve. Ondan sonra özel ders verdiğim öğrencimle buluşacaktım. Yemek vakti geldiğinde beni sofraya davet edeceklerdi ama Le Vent'taki vardiyam başlamak üzere olduğu için koşturarak evden çıkacak ve yemeği yiyemeyeceğimi söyleyip özür dileyecektim. Ardından Le Vent'a gelecektim, döngü de böyle devam edecekti. Bir günde dört işte çalışmak beni her ne kadar yorsa bile işlerimden çıkmak gibi bir seçeneğim yoktu. Babamın bize miras bıraktığı borçlardan kurtulmak ve yaşayabilmek için çalışmak zorundaydım.

Yardım isteyebileceğimiz hiç akrabamız yoktu, annemin akrabalarının çoğu da ölmüştü, diğerleri ise bizi akraba saymadıklarından yardım etmeye yanaşmamıştı. Tek hayalim küçük kız kardeşimin tüm bu problemlerden uzakta okulunu bitirmesi ve iyi bir geleceğe doğru yol almasıydı. Annem vefat etmeden önce hayalimde üniversiteden sonra başarılı bir veteriner olmak vardı. Bu hayalime babam borçlarını bize yıkmaya başladığında veda etmiştim. Üniversiteden ayrılmamla birlikte, tüm hayallerim bir çöp poşetine sığdırılmış ve öğütülmüştü.

u m u t | sehunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin