1.2

145 18 3
                                    



Berbat bir akşam geçirmiştim. Hayatımdaki her şey üst üste gelmiş ve beni uçurumun ucuna dek sürüklemişti. Karmaşık duygularımın çektirdiği acı beni sabahın dördünde Sehun'un kapısının önünde dikilmeye zorluyordu. Hongda büyük bir cömertlik gösterip istediğim kadar içmeme izin vermiş, içtiğim her şeyin parasını ödemiş ve bana tek bir soru bile sormamıştı. Kalbimdeki bu ağırlık omuzlarımı yere çökmeye zorlarken beynim uyuşmuştu. Sarhoşluğun o tatlı hissi göğsüme dolarken sendeleyerek kapıya doğru yaklaştım. Büyük ihtimalle Sehun'la Minji çoktan uyumuştu, Jinri ise geldiğimi bile görememişti o yüzden beni evde bekleyen kimse yoktu. Jinri'ye mesaj atıp iş çıkışı bir işimin olduğunu ve geç geleceğimi bildirmiştim. Daima evde ve yanında olduğumdan bunu mutlulukla karşılamış, bana endişelenmemi, Minji'nin ona yatmadan önce dondurma ve masal sözü verdiğini iletmişti. Bu ne kadar kalbimi yaralasa da bir yandan da içimi ısıtıyordu.

Kardeşimi benden başka kollayacak insanların olduğunu bilmek kendimi daha özgür hissettiriyordu ama bu kişinin Minji olduğunu bilmek içimde olduğunu bile bilmediğim bir kıskançlığı tetikliyordu. Ondan dünyadaki her şeyden çok nefret etmek istiyordum. Ondan tüm benliğimle tiksinmek, baş düşmanım ilan etmek ve güzel yüzüne her baktığımda suçluluk duymayı kesmek istiyordum. Bana bu fırsatı sunmayışı ona daha çok kızmama neden oluyordu. Her şey bu kadar karmaşık ve zor olduğu için kızgındım. Bana karşı bu kadar kafa karıştırıcı davrandığı için Sehun'a kızgındım, bana karşı bu kadar iyi olduğu için Minji'ye kızgındım, nişanlı bir adamı arzuladığı için kalbime ve kendime kızgındım.

Kapıdaki korumalar beni görünce kapı ardına dek açıldı ve bir tanesi telaşla yanıma geldi. "Hanımefendi!"

Hıçkırdım ve elimi kaldırıp selam verdim. "Selamlar!"

"İyi misiniz?" Ellerini kaldırdı, bana dokunup dokunmama konusunda kararsız gibiydi. "Yardım ister misiniz?"

"Ha? Yok, iyiyim." Sırıttım ve başımla selam verdim. Yalpalayarak yürümeye başladığımda bana inanmadığı için her an düşme ihtimalime karşın beni yakalamak adına kollarını açmış bir şekilde evin kapısına dek peşimden geldi. Kapıya vardığımda ayaklarım birbirine takıldı ama koruma beni kolumdan yakalayıp düşmekten kurtardı. Tek omzum kirişe yaslanmış bir hâlde doğrulmaya çalışırken güldüm.

"Yardım istemediğinize emin misiniz?" Koruma yeniden şansını deneyince kafamı iki yana salladım. Kafamı kaldırıp kapıya baktığımda bir anda içeri nasıl gireceğimi bilemedim. Bana hiç anahtar vermemişleri ve herkes uyuyor olmalıydı. Ben bu lanet eve nasıl girecektim şimdi?

Korumanın yardımıyla doğruldum. O elini çekip telaşla bana bakarken elimle kapıyı işaret ettim. Kapalı kapı bir anda gözümde büyük bir problem olmuştu. "Hey, baksana." dedim kapıyı işaret ederken. "Kapalı."

"Evet efendim," dedi koruma kafası karışmış bir şekilde. "saat çok geç çünkü."

"Ee?" İç geçirdim. "Ben nasıl gireceğim içeri?"

Koruma tam bir şey söylemek için dudaklarını araladı ki kapı aniden açıldı. Bedenim korkuyla yerinde sıçrarken içerideki loş ışık dışarıya sızdı ve Sehun bana doğru eğildi.

"Ben de seni bekliyordum." Kaşlarını çatmış bir şekilde bana baktıktan sonra korumaya başıyla teşekkür etti. "Görevine dönebilirsin."

"Emredersiniz patron." Koruma bana da selam verip gidince dudaklarımı büzdüm. Bu neden ayaktaydı şimdi? Güzel kirpiklerine, dudaklarına ve gözlerine baktım. Bana öfkeyle bakıyordu. Neden öfkelenmişti ki şimdi? Öfkelenmeye hakkı olduğunu mu düşünüyordu? Asıl öfkelenmesi gereken kişi bendim, ben! Nişanlısıyla restorana gelmiş ve beni rezil etmişti. Ona karşı hissettiklerimi ya anlamıyor ya da görmezden geliyordu. Üstelik aramızda yaşanılan her yeni bir olaydan, aramızda aşılan her bir yeni engelden sonra bile bana iyi davranmaya, onun için değerliymişim, benim için her şeyi yapabilirmiş yalanına beni inandırmak adına daha fazla çaba harcıyordu.

u m u t | sehunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin