Gitsem buralardan
Arkama bile bakmadan
Senden tek isteğim
Anılarımızı saklamanSevmeyi unutma
Sen güzel seversin
Olmadı diye tanrıya
İsyan edemezsin(Bölüm şarkısı: Batuhan Korel - Anıları Sakla)
Gözlerimin içine bakıyordu... Hem de hiç ayırmadan. O an "Ulan acaba ben hayal mi görüyorum?" diye sordum kendi kendime.
Yıllardır yüzünü unutmak için terapilere gittiğim, memleketimi terk etme sebebim gözlerimin içine bakıyordu. Ne yapmalıydım? Masadaki silahımı onun kafasına mı dayamalıydım, yoksa kalbine mi?
Ama hayır o benim amcamdı... Amcam... Mustafa Kağan Eroğlu... Benden hayatımı, çocukluğumu hatta babamı çalan adam. Yanındaysa canımdan çok sevdiğim, annem saydığım halam başı eğik yere bakıyordu.
O anda kendime verdiğim sözü unutup bir damla yaş geldi sağ gözümden. Çok uzun sürmedi neyseki sözümü hatırlamam. Hemen sildim göz yaşımı, ve ayağı kalktım. Masadaki silahımı alıp gözlerini gözlerimden ayırmayan amcama doğru yaklaştım.
"Dilan!" dedi Azad tam o anda. Yanıma geldi ve silahımı elimden aldı.
"Bu intikam benim de intikamım, ama lütfen bırak beni de koruyan birisi olsun. Lütfen... Benim için..." dedi mahçupça.
O an nefes alamadım. Karşımdaydı karşımda! Benim her sabah lanet ederek uyandığım adam babamın yerini almış, "Eroğullarının Ağası" sıfatıyla anılıyordu. Ne olursa olsun ben bunu kendime yapamazdım... Onunla aynı masada oturamazdım. Silahımı Azad'dan geri aldım ve belime koydum.
Karşısına geçtim. O anda kendimi çok güçlü hissettim. Sanki arkamda babam varmışta ne olursa olsun beni korurmuş gibi. Tam önüne geçtim ve düşmanlarımıza koz vermemek adına intikamımı unutup gülümsedim ona. Böyle böyle acı çekicekti o. Öldüremezdim onu çünkü ben babamın kızıydım. Sorunlarımı öfkeyle değil gülerek aşıyordum. Babam tarafından böyle öğretilmişti bana.
Karşımda o kadar zavallı duruyordu ki. Gülümsemem onun sinirini bozmuştu. Karşısında öfkeli ve güçsüz bir kız beklerken, hayatı boyunca kıskandığı abisini görüyordu sanki. Bu yüz metre öteden bile anlaşılıyordu.
Artık gözlerimin içine bakamıyordu sadece yerdeki mermerleri izliyordu. Bense gülümseyerek yerime tekrardan geçtim.
Masadaki herkes beni izliyordu. Herkes ona silah çekmemi bekliyorken ben çok sakindim. Herkes sessizleşmişti, kimse çıtını bile çıkarmıyordu. Sessizliği ağa bozuntusu Dewran bozdu.
"Hoşgeldin ağam. Uzun zaman oldu görüşmeyeli." dedi Dewran. Gözlerimin içine bakarak. Kendince intikam alıyordu benden.
"Keşke görüşmemizin sebebi bu olmasaydı Dewran." dedi Eroğulların çakma ağası.
"Şartlar ağam, şartlar." dedi Dewran.
Çakma ağa tam oturmak için masaya yaklaşırken babamın yerinde beni görünce yüzü sapsarı oldu.
"Kusura bakma ağam senin yerin dolu ondan ben sana Çiya Ağanın yerini vereyim. Kendisinin cenazesi varmış ondan katılamadı." dedi ağa bozuntusu.
Gözlerim o anda Şiyar Ağa'ya kaydı. Epey rahatsız duruyordu oğlunun bu hoşgörülü davranışları karşısında. Karşımda oturmasına rağmen yüzüme bakamıyordu Şiyar Ağa.
Dewran başlattı toplantıyı.
"E hepinizin burada olmasını bir nedeni var ağalar. Helin Duran, Eroğullarından Azad'la kaçma eyleminde bulunmuş, ama başaramamıştır. Bu namussuzluğun bir cezası olmalı! Töre buna sessiz kalmamalı. Bu kararı da sizler vereceksiniz." dedi ağa bozuntusu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Tutam Berdel Acısı (Düzenlenecek)
DiversosAmed'in topraklarından iki acılı genç geçti. İkisi de aynı durumdaydı, aynı acıdalardı. Hayatın en acımasız acılarından biriyle savaşıyorlardı. Adam aşk acısındaydı, kadınsa hem ihanete uğramıştı hemde sevdiği adamın her gün gözünün içine, çaresizce...