Gelmedi elimden
Dökülemedi inan dilimden
Susuyorsam bir bildiğimden
Sevdiğimden, gördüğümden (Bölüm şarkısı: Melike Şahin - Tutuşmuş Beraber)...
Dilan'ın anlatımıyla...
Bu kız niye her yerden çıkıyordu? Ne zaman Dewran'a bir adım atmaya çalışsam, beni engellemek için önüme taşlar seriyordu. Neden üzüleceğini bile bile bunu kendisine yapıyordu? Aşk zor şeydi ama eğer bu aşk sevdiğin adama zarar veriyorsa geri çekilmeliydi insan. Dewran, tam sevdasını kalbine gömecekken sanki bir kürekle o sevdayı tekrardan gün yüzüne çıkartmaya çalışıyordu. Bu da en çok Dewran'ı yıpratıyordu.
Dewran'a doğru döndüğümde Havin'e olan bakışları kalbime hançer gibi saplandı. O kadar çaresizdi ki... Kıyamıyordum. Onlar birbirilerini karşılıklı seviyorlardı.
Peki benle Miran? Miran beni kullanıyordu. En azından tek birimiz acı çekiyoruz. Havin'in Dewran'a yaptıkları, Miran'ın bana yaptıklarından farksızdı. Miran, benim canımı yakmıştı.
Aynısını Havin de Dewran'a yapıyordu. Hemde bilerek. Gerçekten gözünü bu kadar hırs bürümüş müydü? Gerçekten Dewran'ın çaresiz olduğunu bile bile neden onu üzüyordu? Dewran'ın da bir suçu yoktu ki.
Hem Havin'le Dewran'ın halası ne alakaydı şimdi?
Dewran konuşmuyordu. Sadece merdivenlerden aşağı inen Havin'e şaşkınlıkla ve çaresizlikle bakıyordu. Havin bize doğru ilerlemeye başladı. İlk önce beni sonrada Dewran'ı süzdü.
"Sen gerçekten bu musun Dewran Ağa? Yengemin de dediği gibi sen bu metresi nişanlım diye tanıtmaya utanmıyor musun?" dedi Dewran'ın gözlerinin içine bakarak.
Eğer Dewran şimdi ona ağzının payını vermezse bu kapıdan çıkar, bir daha da Dewran'ın yüzüne bakmam.
Korktuğum başıma geldi. Dewran önce bana sonra da Havin'e baktı. Sadece sustu. Hiçbir şey demedi. Hemde hiçbir şey. Kalbime sanki bir hançer daha saplanmıştı.
Arkama baktığımda Eda ellerini yumruk yapmış, Havin'e sinirli bakışlarla bakıyordu.
"Eda, hadi biz gidelim. Belli ki bizim burada yerimiz yok." dedim. Sesim çok incelmişti. Yutkunamıyordum, boğazım düğümleniyordu. Herkese cevap veren ben Havin'e verememiştim.
Eda bana onay vererek elimi tuttu. Tam kapından dışarı çıkıyorduk ki "Havin kes artık şunu! Dilan metres değil, benim müstakbel karım." dedi Dewran. Durdum.
Gülümsedim, ama sevindiğim için değil. Çünkü ben kimsenin karısı değildim. Hele ki Dewran'ın o bakışlarından sonra. İlerlemeye devam ettim. Kapıdan çıktık. Nereye, nereden gideceğimizi bilmiyorduk. Azad arkamızdan gelir sanıyordum ama gelmemişti. Demek ki onun abiliğide bu kapıdan içeriye girene kadarmış. O istediğiniz elde etti. Peki ya ben? Hayatım altüst oldu.
Eda'yla sokağın sonuna doğru ilerliyorduk. Konuşmuyor, sadece yürüyorduk. Karnımız çok açtı. Gördüğümüz ilk lokantaya girecektik.
Biraz daha yürüyünce bir meydana vardık. Burasının neresi olduğu hakkında hiç bir fikrim yoktu. Yemek yiyebileceğimiz tek bir yer vardı. Orası da bir dönerciydi.
Yolun karşısındaki bir dönerciye girdik. Siparişimizi verdik. Siparişimizi beklerken dönerciye Baran girdi.
Onu görünce gözlerim fal taşı gibi açıldı. Yanımıza geldi. Eda ona bakmıyor, sadece tırnak etlerini koparıyordu diğer eliyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Tutam Berdel Acısı (Düzenlenecek)
RandomAmed'in topraklarından iki acılı genç geçti. İkisi de aynı durumdaydı, aynı acıdalardı. Hayatın en acımasız acılarından biriyle savaşıyorlardı. Adam aşk acısındaydı, kadınsa hem ihanete uğramıştı hemde sevdiği adamın her gün gözünün içine, çaresizce...