13.🌿SORU İŞARETİ🌿

1K 91 62
                                    

Bilir o beni-Mustafa Tuna
-Bölüm müziği ⬆️-
.

Uzaklara dalıyor bazen insan. Aklının kaldığı yerlere gidiyor, anılarını geziyor sayfa sayfa...
Ya da belki biri geliyor aklına... Onunla tekrar gülüyor, sohbet ediyor. Hatırına gelmesiyle gülümsüyor ya da bazen hüzün oturuyor kalbine.

Şimdi bende gerçekleşen duyguların özetiydi bunlar. Belki de daha karışıktı ama kelimelerde karşılığını bulamamıştım henüz.

Yere düşen minik şeye baktım. Almak için çekiniyordum çünkü daha fazla karmaşaya sokacaktı beni, biliyordum.
En sonunda ağır ağır eğildim ve iki parmağımla kavradım. Ayağa kalkarken parmak uçlarımda döndürmeye başladım.

O da böyle yapmıştı değil mi?

Sonra da aklıma kazınan o cümleleri söylemişti: "İnsan gittiği, gördüğü yerlerden kendine hatıra kalsın diye hep bir şeyler alır... Ona baktıkça anılarını hatırlar ve mutlu olur... Bunu daha çok bulunduğu yerde eksik hissedince yapar. O anı hatırlamak bilinçaltını kandırır ve bir anlık da olsa kişiyi gülümsetir..."

Ve eklemişti: "Ne zaman eksik hissetsen defterini açıp bu çiçeğe bakarsın. Bir an da olsa hatırlamak seni gülümsetecektir...
Baktıkça da bu bahçeyi hatırlarsın...Bunu hep sakla."

Ne ara dudaklarıma iliştiğini anlamadığım buruk gülümsemem bir anda soldu. Bu söyledikleri, az önce benim hissettiğim şeyler miydi? Ben eksik mi hissediyordum yoksa? Tarif edemediğim duygu bu muydu?.. İyi de neden?

Derince bir iç çektim ve iyiden iyiye kurumuş olan çiçeği, az önce defterimin arasından düşen sayfaya geri koydum.
Yan sayfasında kendi elyazımla yazdığım cümlelere baktım bu defa ve mırıldanarak okudum.

"...Ama şimdi bu çiçeğe bakıyorum. Nedense bahçeyi değil onu hatırlatıyor bana."

Yazdığım şeylere inanamadım. Bunları o zaman da hissediyordum demek ki. Bu çiçek, bana onu hatırlatıyordu.

Köşeye yazdığım tarihe baktım. İki yıl önce...
Bu demek oluyordu ki onu en son bir buçuk yıl kadar önce görmüştüm.

Kendimi zorlayarak bakakaldığım defteri kapattım ve valizimin yanında duran çantaya yerleştirdim. Valizi de kapatacağım sırada üzerindeki eşyaları hatırlayıp telefonumu elime aldım. Bunlardan Nisa'yı haberdar etmeliydim.
Telefon uzun uzun çaldıktan sonra açıldı "Selamün aleyküm Nisa!"

Bir kaç saniye karşı taraftan ses gelmedi. Heyecanlı sesimi değiştirip endişeyle sordum "Nisa?"

Sonunda cılız sesini duymuştum "Aleyküm selam Fatma."

Sanırım telefonu çekmiyordu. Onu umursamadan direkt konuya girdim. "Yarın kavuşuyoruz! Sana sürprizim olacak. Hazır ol." dedim elimdeki şal ve elbiselere bakarak. Bunları çok sevecekti eminim ki.
Onunla işlerimiz yüzünden aylarca uzak kalmıştık. Ve yarın kavuşuyorduk. Bunlar da kavuşma hediyesi olsun istiyordum.

"Sağ ol." dedi sadece!

Kaşlarım çatıldı "Sen iyi misin Nisa? Sana hediye aldım diyorum. Kulağım sağır olana kadar bağırmayacak mısın? Bak gerçekten seveceksin bunları!"

"Sen öyle diyorsan..." dedi tekrar ince bir sesle.

Nisa'da bu durum olağandışıydı. Çünkü o hep olayları coşkuyla karşılardı. Ve sürpriz onun hassas noktasıydı. Ne olduğunu sorup bir ipucu almak için yakarırdı. Aklımdaki ihtimale tutunarak sordum "Dışardasın sanırım?"

SIRÂT ~ İslami Roman (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin