BÖLÜM 7 : BİRİN İÇİNDE BÜTÜN BÜTÜNÜN İÇİNDE BİR

195 28 175
                                    



Keyifli okumalar efendim 🌻 Bölümlerin gelme süresi biraz uzun oluyor farkındayım ama ben size klasik bir Watty kurgusu okutmak istemiyorum. Yazdığım tüm bölümler gerçek bir kitap olarak basılacakmış gibi özenle ve dikkatle yazıyorum.

⚠️

Bu kitap, 18 yaşından küçüklere hitap eden bir kitap değil. Şimdiden söylüyorum eğer çocukça bir tavırla benim kitabımdaki bir sözden başka bir kitabı övecek, onu önerecek ya da küçümseyen şeyler görmek istemiyorum. Böyle reklam kokan yorumları da siliyorum, bilginize.

'Burası wattpad kesin şöyle olur böyle olur' diyerek tahmin yürütmüş olmuyorsunuz hem kitabı hem de platforma karşı oluşan genel yargıya maalesef destek oluyorsunuz.  Kitabıma yönelik saygı dairesi içinde her türlü OLUMLU YA DA OLUMSUZ eleştiriye açığım.

Bu konuda yanlış anlaşılmak istemem kesinlikle. Sizleri seviyorum. İyi ki varsınız.

Oy vermeyi ve Yorum bırakmayı unutmayalım lütfen 🤍

KEYİFLİ OKUMALAR ✨

KEYİFLİ OKUMALAR ✨

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


YIL 2000...

TÜRKİYE/İSTANBUL.

Feda, bodrum katının kapısında duran adamlara çekingen bir ifadeyle baktı. Üzerindeki koyu mor elbisesi, elinde tuttuğu yemek tepsisine takılmış ve dizlerinde biten elbisesi biraz açılmıştı. Çok yoğun ve gür olan uzun dalgalı saçları yüzünün her yerine dağılmış, ayakkabılarındaki çamur beyaz külotlu çorabına bulaşmıştı. Yine her zamanki gibi toprağın içinde çamurlarla oynamış olması artık o evde doğal karşılanıyordu.

"Feda hanım? Burada ne işiniz var?" dedi kapıdaki adam. Bakışları Feda'nın eteğine değdiği an hızla küçük bir hareketle kızın eteğini düzeltti. Yeni yeni Türkçe konuşmaya başlayan küçük kız adamın hareketiyle biraz utansa da kendisine zarar verme düşüncesi olmadığı için mutlu olmuştu.

"Yemek..." dedi bozuk bir aksanla. "Yemek getirdim. Kapı açın." Bazı kelimelerin eklerini tam anlamıyla kullanmayı bilmiyordu ama karşısındaki insanlar onun ne demek istediğini anlayabiliyordu.

"Bay Petroviç bunu bili..." adamın lafını böldü.

"Kapı açın dedim!" Sesi yükselmiş ve elindeki tepsiyi karnına bastırırken sinirle ayağını yere vurmuştu. Balkan kızlarına has bir karakteristik yüze sahipti Feda. Sinirlendiği zaman dümdüz olan küçük sivri burnu milimetrik bir şekilde oynuyor ve zaman zaman açık renkte olan kahverengi gözleri koyulaşıp kararıyordu.

"Timur bey Feda hanıma karşı çıkmamanızı söyledi. Farkında mısın bilmiyorum Suat ama o çocuk da bir Petroviç." diyerek köşede duran başka bir adam, kapıda duran Suat denilen adama küçük bir hatırlatmada bulundu. Timur bey Marco Petroviç'ten sonra gelen emir alabilecekleri tek insandı.

Derin bir nefes veren kapıdaki adam durumun farkındaydı. Marco Petroviç'in en değer verdiği iki insan vardı bu hayatta. Biri Canan hanımdı ve diğeri Feda hanımlarıydı. İkisinin de canını yalnızca kendisinin yakabilme izni vardı. Hiçbir çalışan onlara bir şey yapamazdı. Bay Petroviç aksini iddia edene kadar karşı koyma gibi bir lüksleri de yoktu.

ÇOCUKLUK MÜZESİNDE YETİŞKİN OLMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin