2 | bazı insanlar ölmeyi hak eder

6.2K 549 397
                                    



2| Bazı insanlar ölmeyi hak eder

Odadaki diğer insanlar susmuştu ve muhtemelen hepsi bana bakıyorlardı. Yerde bir adam yatıyordu. Titriyor, canından endişe duyuyordu. Etrafımda olup bitenleri gözlemledikçe bu yerden yara almadan çıkma ihtimalim azalıyordu sanki.

Biri kafamı yerden kaldırıp onlara bakmamı sağladığında, kafa derimi acıtan bir acı tıslamama neden oldu. Başımı o tarafa çevirdiğimde bir sandığın üzerinde oturan iki adam gördüm.

Biri mint yeşili, diğeri ise turuncu saçlıydı. Tuhaf bir ikililerdi. Can sıkıntısı, kıyafetlerindeki kan lekelerinin yanı sıra her ikisinin de yüzünü süslüyordu ama yine de bu konuda kayıtsızdılar.

Başka bir kasanın arkasına yaslanmış iri yarı bir adam vardı saçının yan taraflarına çizikler atmıştı ve de boynunda bir yılan dövmesi vardı.

V adlı adam önümde parmaklarını şıklattı. "İşte, ben senin işkencecinim. Onlar değil, tamam mı?" sırıttı. Tekrar bakışlarıyla karşılaşınca kendimi ağzımı kapalı tutmaya zorladım ve gözlerimi ondan ayırmadım.

"Cesur davranıyorsun, henüz ağlamadın bile! Sen eğlenceli birisin, buna bayıldım." dedi mutlu bir şekilde, eliyle beni yere çarptığında hasarın çoğunu almış olan yanağımı okşadı. Elinin yüzüme yaklaştığını görünce irkildim, sonra da morarmış cildime sert dokunuşuyla yüzümü buruşturdum.

"Seninle ne yapmalıyım küçük sıçan? Kulak misafiri olmak hoş değil, aynı şekilde gevezelik de." ikincisini daha ciddi bir tonda söyledi, az önce sözlerinden damlayan her türlü mizah tamamen gitmişti ve şimdi bana dikkatle bakıyordu.

"Kalk, hadi." Başka seçeneğim yoktu, saçımdaki tutuş gevşemedi ve acının çoğundan kaçınmak için hareketini takip etmek zorunda kaldım. Giysilerim zemin yüzünden kirli ve nemliydi; Ayağa kalktığımda bacaklarımın titrediğini hissettim ve onu daha hızlı takip etmem için saçımı çektiğinde acıyla tısladım.

Beni öne doğru iterek diğer iki adamın oturduğu sandığa doğru fırlattı. Omzum tahta nesneye hızla çarptığında ağzımın içinden bir küfür savurdum ve tekrar dizlerimin üstüne düşecektim ki, mint yeşili saçlı adam bacaklarını boynuma dolayıp beni nefessiz bıraktı.

Hazırlıksız yakalandım, bacaklarını sıkıca kavradım ve kurtulmaya çalıştım ama tutuşu daha da sıkılaştı. Topuklarını bulunduğu pozisyondan pazılarıma daha derine sokarken benimle alay ettiğini duydum. "Hareket etmeyi kes acıtmayacak, sikeyim çok aptalsın." Küçümseyerek içini çekti, beni kendisine yaklaştırdı ama bu sadece boynumun tahtaya da bastırılmasına neden oldu.

Dişlerimi gıcırdatarak pes ettim ve kollarımı yanlarıma bıraktım, boynumdaki tutuşun zayıfladığını hissettim ve gözlerimi önümdeki adam dışında herhangi bir yere odaklarken derin bir nefes aldım.

Yerde olduğum o birkaç dakika içinde defalarca duyduğum manik kahkaha yine kulaklarıma ulaştı. "Yaşamak istediğini görebiliyorum, hayatta kalmak için neler yapabilirsin?" Hafif bir sesle sordu. Bu gerçek bir soruydu, ama hiçbir şey yapmak istemiyordum.

Sadece onlara yumruk atmak ve kaçmak istiyordum ama silahları vardı ve eminim ki benden çok daha güçlülerdi, hiçbirini hiçbir şekilde yenemezdim. O yüzden yine ağzımı kapalı tuttum.

V tekrar kıkırdadı. "Güzel ağzını kapalı tutman bir lanet mi yoksa bir lütuf mu bilmiyorum." kendini durdurdu ve zarar görmemiş olan yanağıma elinden geldiğince sert bir tokat atarak acıdan inlememe neden oldu. Ah, puşt herif!

Yüzümü elinin çevirdiği yöne çevirdim ama çenemi kuvvetlice kavrayıp ona bakmamı sağladı. Gözlerimin içine bakarken "Lanet olası soruya cevap ver, ne yapmak istiyorsun?" Dedi tükürerek, yüzü benimkinden sadece birkaç santim uzaktaydı.

god of the city; taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin