9 | gece çağrısı

3.2K 332 239
                                    



9 | gece çağrısı

Yemek yerken düşüncelere daldım ve ne hissettiğimi anlamaya çalıştım. En güçlü his, evimdeki yabancının verdiği rahatsızlıktı. Bana çocuk muamelesi yaptıklarını düşünmek beni rahatsız ederdi. Bana çocuk gibi davranmadıklarını, daha çok onlara yatırım sağlayacak birini korumaya çalışıyormuş gibi davrandıklarını savunuyordum, ki bu gerçekten daha mantıklıydı.

Korkunç organizasyonlarına ekleyebileceğim pek bir şey yoktu. Diplomasi, onların değerlerinin bir parçası gibi görünmüyordu. Eğer cinayet bir seçenek olmasaydı ya da öldürmenin verdiği heyecandan kan ve neşe içinde zevk almasalardı belki o zaman bir parçası olabilirdi. İç çekerek yemek yemeye devam ettim, başımı ellerimin arasına aldım ve dirseğimi masaya dayadım.

Onların amacı neydi? Para bir sorun gibi görünmüyordu... açgözlü olmadıkça. Hoseok hırsı para etrafında dönen biri gibi görünüyordu, diğerlerinin aynı olması ne kadar şaşırtıcı olurdu?

Taehyung'u tanıdığım bu kısa zamandan beri, onun nedeninin bu olması hâlâ garip geliyordu. Bir şey mi kanıtlamaya çalışıyordu? Yapabilecekse, belki de yapmalıydı. Ah, gerçekten daha fazla düşünmek istemiyordum.

Neden çılgınlıklarından bir anlam çıkarmaya çalışıyordum ki? Eylemlerinde neden mantık bulmaya çalışıyordum? Sağduyu delilik ile çatışıyordu, bunun farkındaydım.

Bir tabak ve çatal bıçak takırtısı masaya çarptığında düşüncelerimden sıyrıldım. Başımı kaldırdım ve Hoseok'u tam önümde otururken buldum. Masada iki bardak su vardı.

"Sabah gitmiş olacağım, kaybettiğin zamanın yasını böyle tutmana gerek yok. Ağlayacak gibisin."

"Alakası yok, sadece yarına kadar yukarı çıkma iznin olmadığını bil yeter. Yani tabii eğer duş alman gerekmiyorsa. Seninle rahat değilim ama aynı zamanda temel hijyeni yok sayacak bir canavar da değilim." Aniden duruşumun farkına vararak sırtımı düzeltmek için kolumu masadan kaldırarak alay edercesine konuştum.

"Henüz değil." Dedi yemeğinden bir kaşık alıp ağzına atarken.

Şaşırmış bir şekilde kaşlarımı çatarak "Henüz değil mi?" diye sordum.

"Zamanla pislenirsin, demek istediğim bu. Taehyung'un amacının seni deliye çevirmek olduğundan oldukça eminim, kulağa tam da onun yapacağı bir şey gibi geliyor."

Bu insanların en tuhaf özellikleri, söylediklerini rahatsız olmadan en düz yüzle söyleyebilmeleriydi ve bu beni her zaman daha da şaşırtıyordu.

Çatalımı bırakıp daha fazlasını sormaya cüret ettim. "Bunun nasıl bir organizasyon olduğunu hâlâ bilmiyorum, ama sana şunu söyleyebilirim ki senin gibi olmayı planlamıyorum. Görüşün ne olursa olsun, ben bir katil değilim." dedim.

Hoseok birkaç kelime mırıldandı ve yemeğini yuttu, sonra suyunu içti ve ellerini başının arkasında sandalyesine yasladı.

"Bilerek mi aptalı oynuyorsun yoksa gerçekten o kadar aptal mısın?"

"Ne?" dedim kaşlarımı çatarak.

Kıkırdayarak masaya yaslandı, dirseklerini masaya dayadı ve çenesini kenetlenmiş ellerinin arkasına yerleştirdi. Atmosfer ağırlaştı, boğazımın sıkıştığını hissettim.

"Kaç suç örgütü tanıyorsun ki? Hadi ama, çoğu hakkında konuşmazlar bile, değil mi? O küçük beynini çalıştır biraz."

"Benimle küçümseyici bir şekilde konuşma. Ben sana öyle sormad-"

god of the city; taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin