27 | plan"İnsanlar sadece benim yapmalarını istediğim şeyi yapmayı ne zaman öğrenecek!?" dedi Taehyung sert bir ses tonuyla ve yerde yatan adamın yanına doğru çömeldi.
Her zamankinden çok daha rahat giyinmişti ama ona iyice bakmakla vakit kaybedemezdim. Arkamı dönüp onlara bakmak için elimi yere koyduğumda adamın yüzünü kendine doğru çevirdi, saniyeler önce olanlardan dolayı hala kendime gelememiştim.
Masato'nun dişleri kanlıydı, yani Taehyung onun yüzüne ya da kafasının bir yerine yumruk atmıştı ve o da dilini ısırmıştı. "Pekala, sadece bir kez soracağım..." Taehyung konuşurken, Masato bir silah çıkardı ve çete üyesi içgüdüsel olarak tepki gösterdi.
Karnının üzerine oturup bileğini tuttu. "Bu, senin kahrolası dikkatini verememenden kaynaklanıyor." Çıt. Masato'nun bileğinin kırılma sesini duyduğumda tiksintiyle ağzımı kapattım. Tabanca yere düştü, sonra kolu. Taehyung silahı aldı ve tutmamı istemesine gerek kalmadan bana fırlattı. Onu saklamak için ceketimin içine soktum ve gözlerimi önümde olanlara kilitledim.
"Kimin için çalışıyorsun? Bu kolay bir soru, sen aptal değilsin küçük Masato. Aptal olmadığını biliyoruz." Taehyung sorusunu alay ederek bitirdi. Masato ondan asla gözlerini kaçırmadı ama konuşmadı da. O anda bir seçim yapılmıştı; yanlış seçim. Elbette hepimiz yanlış olduğunu biliyorduk ama eylemlerinde kararlı görünüyordu.
Taehyung sırıttı ve ardından adamın çenesini tuttu. Kimsenin gitmesini istemeyeceği bir yere gideceğini hissettim ve artık ne bekleyeceğimi bile bilmiyordum ama Taehyung sırıttı. Tabii ki sırıttı. Eğleniyordu, onun için her şey biraz stres atmak için iyi bir fırsattı.
Silahı ceketimin içinde tutmak ve kendimi sıcak tutmak için ellerimi bedenime dolamışken, ağzımı kapalı tuttum ve dikkatle dinledim. "Tamam sırlarını sakla. Eminim ki," duraksadı ve eğildi, gülerken Masato'nun başını yana eğdi. "...o sırrı mezarına kadar taşıyacaksın." Çat. Boynunun kırılma sesini duyunca tiksinerek yüzümü buruşturdum. Masato'nun kafası yere çarptığında Taehyung ayağa kalktı ve bana doğru bir adım attı.
Bir elini bana doğru uzattı, hiçbir şey söylemeden silahı ona verdim. Pantolonunun önüne sıkıştırıp bir kez daha elime uzanıp ayağa kalkmama yardım ederken bu onu güldürdü. "Bir dahaki sefere boğulmaktan kaçınabilir misin? Güzel boğazını sadece benim ellerimin dolamasına izin var, bebeğim."
Elini tutmaya devam ederek ona baktım ve kaşlarımı çatıp en sakin tonla, sesim biraz çatlamış olsa da "Cesedi ne yapacaksın?" diye sordum.
Yapmamalıydım biliyorum ama önce dalgın bir şekilde başparmağımla elinin üstünü ovuşturdum ve başta hiçbir şey söylemedi sonra diğer elimi elinin arkasına koydum. "Onu bagajıma koyun, bu pislik için zamanım yok." diye cevap verdi.
Gözleri ellerimizde oyalandı, onun elini bıraktım ama o bırakmadı. Bunun yerine parmaklarımı dudaklarına götürdü ve gülümsedi ama gözleri doğru duyguyu paylaşmıyordu. Mutluluk ya da aşk yerine muzipti, hastalıklıydı.
Yine de elimin üzerine bir öpücük kondurdu ve bunu yaparken dudaklarından kısa bir kahkaha döküldü. "Beni adam öldürdüğüm için bile azarlamıyorsun, neden?" Elimi bıraktı ve ısınmak için tekrar ellerimi vücuduma doladım.
İç çekerek ona ciddi bir şekilde baktım. "Çünkü o bunu hak etmişti."
Masato bizden bahsetmişti, o ve bazı insanlar Bulletproof'u devirmek istemiş ve bunu beni kullanarak yapmayı ummuşlardı. Bulletproof'u devirmek, bize yaklaşmayı başarsalar bile çok fazla kayıp anlamına gelirdi. Ama yapamazlardı, çünkü gerçekten bir tehdide dönüşmeden önce herhangi bir tehdit görüntüsünü etkisiz hale getirirdik.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
god of the city; taekook
Fanfictiontaehyung, şehrin en büyük çetelerinden birinin lideriydi. jungkook ise o çetenin hayatını değiştireceğini bilmeden o gece işten eve dönmeye çalışan bir muhasebeci.