16 | oyuncak bebekKendimden emin bir şekilde koridorda ilerlerken suratıma takınabileceğim en tatlı ifadeyi takınıp polisin yanına gittim ve ona seslendim. "Yardım edebilir mi bilmiyorum ama belki de yönetim kurulundaki diğer insanlar yardımcı olabilir? Size bilgilerini bulabilirim, böylece onlara daha kolay ulaşabilirsiniz?" Muhtemelen ihtiyaçları olan bilgi onların ellerinde vardı, sonuçta polislerdi ama adam elini cebine soktu. Derin bir nefes aldığında ikna olmuş görünüyordu.
"Çok yardımcı olur beyefendi...?" Gözlerindeki o rahatsız edici ifadeyle beni bir süre süzdü ve ona adımı söylememi bekledi. Adımı söyledim ve rozetine bakarak başımı sallayıp gülümsedim. "İhtiyacınız olan şeyle geri döneceğim memur Jongsuk."
Başını salladı. "Bana sadece Jongsuk deyin." dedi gülümseyerek. Gülüşüyle karşılaşınca bir kez daha kibarca gülümsedim ve ofisime geri döndüm. Odaya girdiğimde çok heyecanlı görünen Jisu tarafından karşılandım. "Patron! Kulağa profesyonelce gelmediğini biliyorum ama bu Cadılar Bayramı kostüm partisine ben ve arkadaşlarımla katılmak ister misiniz?"
İsteğine hazırlıksız yakalandım, yakın olduğumuzun farkına varıp önce onu omuzlarından tutup hafifçe geri ittim. "Düşüneceğim, bana detayları mesaj atabilir misin? Polise bazı belgeler vermem gerekiyor."
"Kesinlikle! Polislere yardım etmen çok güzel, eğer benim de yardım edebileceğim bir şey-" Bu sefer onun sözünü gergin ama yine de kibar bir kahkahayla kestim. "Bana bir kostüm bulmaya ne dersin? Belgeyi göz açıp kapayıncaya kadar onlara ulaştıracağım, yardımına gerek yok."
Ben olabildiğince kayıtsız bir şekilde masama geçerken Jisu yüzünde bir gülümsemeyle aceleyle uzaklaştı. Hiçbir şeyi saklamamaya, şüpheli davranmamaya dikkat ettim. Muhtemelen kimse beni izlemiyordu ama yine de dikkatli olmam lazımdı.
Dosyalardaki her detayın kendim için bir kopyasını çıkardığımdan ve yazıcıdan sorunsuz bir şekilde aldığımdan emin oldum. Dönüşte bir meslektaşım neden elimde bu kadar çok kağıt olduğunu sordu ve bakmaya çalıştı ama ben sinirli bir gülümsemeyle ona omzumun üzerinden baktım. "Bu kağıtlar şuradaki polis için. Arama için bunlara ihtiyaçları var. İnanabiliyor musun Jaeyoon kayıp!" Dedim sahte bir endişeyle.
Önümdeki adamın kurulda bir sandalye kapmak için uğraştığını biliyordum ve Jaeyoon'un olmaması onun için bir fırsattı. Kaybolmasını daha az umursayamazdı, bunu sıkılmış ifadesinden anlayabiliyordum. "Korkunç... Üzgünüm, şimdi gitmeliyim, iyi günler." Dedi ve sonra koşarak uzaklaştı.
İki büyük zarfa kağıtları koymak için masama yöneldim, birine "Silas & Sons işçi detayları - Polis" yazdım ve diğerini hiçbir şeyle ilgisi olmayan bir muhasebe dolabı etiketi yapıştırdım.
Zarfı, memur Jongsuk'a vermek için polislerin olduğu tarafa ilerledim ve onu bulduğumda yavaşça omzunu dürttüm. Arkasını döndü ve beni gördüğünde yüzü ışıldadı. "İşte burada memur bey, umarım yardımcı olur." Bana bir şey sormak üzereydi ama telefonuma baktım ve ona özür dileyen bir gülümseme gönderdim. "Çok üzgünüm, maalesef şu an sizinle konuşamam. Bunu gerçekten postaneye götürmem gerekiyor. Yakında kapanacak!" dedim elimdeki diğer zarfı göstererek. Bu bir yalandı.
Adam umurumda değildi, yazacak bir şeyim yoktu ama zarfı kaldırıp "Belki sana mesaj atarım." dediğimde yüzü yeniden aydınlandı ama ona yalan söylediğim için kendimi hiç suçlu hissetmedim. Ben binadan çıkarken aldığı tek şey iyi prova edilmiş büyüleyici bir kahkahaydı.
Jungkook
Zarfı nereye bırakayım?Taehyung'a bir mesaj gönderdim çünkü Namjoon benden bu görevi yapmamı istediğinde o da arabadaydı. Bu yüzden ona, zarfı vermem gereken yer veya kişi hakkında bilgi verilmiş olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
god of the city; taekook
Фанфикtaehyung, şehrin en büyük çetelerinden birinin lideriydi. jungkook ise o çetenin hayatını değiştireceğini bilmeden o gece işten eve dönmeye çalışan bir muhasebeci.