3 | ispiyoncuArabanın önüne doğru yürürken "Bir çete üyesi tarafından dövüldün, ama daha kötüsü de olabilirdi." Dedi neşeyle.
Adımlarımı durdurup bir sonraki hamlesini beklerken çenemi tuttu ve başımı kendisine doğru çevirdi. Kahverengi gözleriyle karşılaştığımda nefesim korkuyla kesildi.
Biraz sıkılmış görünüyordu ama nasıl hissettiği umurumda değildi, dokunuşundan kaçmak istiyordum. "Bunu dezenfekte etmelisin, kesinlikle moraracak ama muhtemelen bunu saklayacak bir şeyin vardır." Dedi yüzümdeki yaraları göstererek.
Tekrar eğildiğinde ellerimi önüme getirdim ve bana dokunmasını engellemek için gözlerimi kapadım ama yolcu koltuğunun kapısını açarken sadece kulağımın yanında bir kahkaha patlattığını duydum.
"İçeri gir, seni bırakacağım." Ona baktığımda birkaç kez gözlerimi kırpıştırdım ve sonra arabanın içine baktım.
Ne beklediğimi bilmiyorum, kirli, kanlı, belki de iğrenç bir şey. Ama bunun yerine, arabanın içi tamamen temizdi, görünürde tek bir kir zerresi dahi yoktu. Pahalı bir arabaya benziyordu ama belki de çok temiz olduğu için öyle gözüküyordu, bilmiyordum.
Hâlâ emin değildim, tereddütle içeri girdim ve kapıyı kapatmak üzereyken onu tutan bir güç hissettim. Kapıya yaslanmıştı ve arabanın içinden bir şey almak için başını eğmişti. İstediğini alması için kendimi koltuğa daha çok bastırdım ama eli kemere uzandı ve benim için tuttu.
"Kaçmanı istemem, ah yani demek istediğim, önce güvenlik." Dedi göz kırpıp alaycı bir şekilde.
Ellerim kemere gitti ve onun arabanın etrafında dolaşmasını izlerken kemeri sıkıca tuttum.
Adımları kaçmam için çok büyüktü, beni hemen yakalardı o yüzden kaçmayı denemek aklımın ucundan bile geçmedi. Araca girip kendi emniyet kemerini takarken torpido gözünü işaret etti ve eldivenlerini bana verdi. "Onları yerine koy ve bana bir mendil ver, ispiyoncu."
Artık daha sakindi, bir an için bu adamın kaç yüzü olduğunu merak ettim. Şu anki tavırları çok sakindi bu yüzden ürkütücüydü, diğeri ise davranışlarının ne kadar beklenmedik olduğundan ürkütücüydü.
"Beni neden öldürmüyorsun?" Ona bakmadan sordum, tabancayı torpido gözünün içinden itmeye ve küçük mendil paketini almaya odaklandım.
Mendili ona verirken kaşı çatıldı. "Çünkü sen iyi bir çocuksun." Diye sırıttı ve ellerini silerek devam etti. "Kimse senin gibi birinin çeteyle çalıştığından şüphelenmez. Yararlı olacaksın ve önemli olan da bu, seni öldürmediğime şükretmelisin. Kulak misafiri olan insanlardan nefret ederim." Dedi mendili kapı bölmesine atarken.
"Kulak misafiri olmadım." Arabayı çalıştırdığında camdan dışarı bakarak mırıldandım. Birdenbire patlayan kahkahası beni korkuttu ve tekrar gerdi, ona bakmaya cüret ettim ve manik gülümsemesini tekrar gördüm.
"Demek muhasebecisin, oldukça sıkıcı. Seni seçtiğim için heyecan duymalısın." Müziğin sesini artırmadan ve parmaklarını direksiyona vurmadan önce gurur ve mizah karışımı bir sesle söyledi.
Sözlerini biraz daha düşünerek yoluna baktım ve sesi kıstım, gözlerine ölü gibi bakarken dikkatini çektim. "Ya seninle çalışmak istemezsem?" Diye sordum sesimi ölçülü tutarak. Bu adamın dengesiz olduğunu biliyordum ve onun yanında dikkatli davranmam gerektiğini anlamak için dahi olmaya gerek yoktu.
Ne kadar dikkatli olsam da, ani bir şekilde direksiyonu çevirip arabayı yolun kenarında durdurduğunda sertçe yutkundum. Geçen arabalar sinirle korna çalıyordu ama o, bunların hiçbirini umursamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
god of the city; taekook
Fanfictiontaehyung, şehrin en büyük çetelerinden birinin lideriydi. jungkook ise o çetenin hayatını değiştireceğini bilmeden o gece işten eve dönmeye çalışan bir muhasebeci.