Biri geldi ve diğeri gitti
Hepsi bir adım önlerinde bitti
Giden geleni aratır dendi ama
Arayacak kimse kalmadığında
Rüzgâr boşlukta esti
Prometheus'un ilk duyduğu camını döven sert fırtına olmuştu. Çok geçmeden peşi sıra düşen yağmur damlaları düşmanca tavırlarıyla Rodos'u esir aldı. Tanrıların yaşadıkları mekânlarda bu gibi sert hava olayları yaşanmazdı. Hele ki Helios'un, Güneş Tanrısı'nın, adasında sert yağan ve herkesi esir alan bir yağmur söz konusu dahi olmamalıydı ama Prometheus camından dışarı bakınca 10 metre ilerisini görmekte zorlanıyordu.
Neler oluyordu?
Meraklı bir şekilde odasından dışarı çıkıp ana salona yöneldi. Tapınağın mermer duvarları dekoratif amaçlı meşalelerle süslenmişti ve şimdi her biri yolunu birer birer aydınlatıyordu. Her adımıyla alevler olduklarından daha canlı bir şekilde onu selamlıyordu.
Ana salona vardığında gergin bir şekilde dışarıyı izleyen Helios'u görmesi uzun sürmedi. Salonun zeminden tavana kadar cam kapıyla kaplı balkonu, fırtına ve yağmurla birlikte zangır zangır titriyordu. Helios, ona doğru yaklaşan Prometheus'u fark edememişti. Ateş Hırsızı elini onun omzuna yerleştirdiğinde irkildi ve arkasında titanı gördüğünde derin bir nefes verdi.
"Bunu engelleyemiyorum," dedi sağanak yağmuru işaret ederek.
Prometheus, Helios'un yanındaki koltuğa kendini bıraktı. O da en az Güneş Tanrısı kadar endişelenmişti. Helios'un durduramayacağı kadar kuvvetli bir fırtına olmamalıydı. Bunun anlamı yağan yağmurun 'doğal' olmadığı anlamına geliyordu.
Ne yazık ki insanların mitlerinde bahsedilenlerin aksine tanrıların canları sıkıldığında ya da ruh hâlleri değiştiğinde ona uygun doğa olayları yaratmazlardı. Her şeyin bir dengesi olmalıydı ve tanrılar ya da tanrıçalar bundan bağımsızdı. Ancak çok nadir durumlarda doğa, insanları uyarmak için bazı önlemler alırdı.
Bu yağmur da bir çeşit mesajdı; olduğunuz yerde kalın ve hareket etmeyin.
Prometheus, doğanın ilkel bir yaratıcı olduğunu başından beri biliyordu ve ona göre belki de en güçlü yaratıcı doğaydı. Tabii istisnalar vardı; kaos gibi. Doğa yaratıcıysa kaos yok ediciydi.
Yüzyıllar boyunca doğa çok ciddi olmadıkça kadere ya da tanrıların, insanların, yaratıkların iradelerine karışmamıştı. Sadece çok ciddi anlarda müdahale etme gereği duyduğu olmuştu. Kıtaların ayrılışı, dinozorların yok oluşu, buzul çağının başlayışı, insanların toprakla birlikte canlanması doğanın müdahalesinin olduğu nadir anlardan birkaçıydı.
Ve şimdi yine müdahale ediyordu.
Helios'un bacağı sabırsız bir kedi yavrusu gibi yerinde durmadan sallanıyordu. Prometheus elini adamın bacağına yerleştirdi ve nazikçe sıktı.
"Sakin kalmalıyız. Neler öğrenebileceğimize bir bakalım. Herhangi bir elçi tapınağa geldi mi?"
Helios başını olumsuz anlamında iki yana salladı. Gözlerini yağmurdan alamıyordu.
"Kendimi çok garip hissediyorum. Sanki biri eliyle yüzümü kavramış ve kafamı patlatmak istercesine sıkıyormuş gibi..." dedi ve elleriyle yüzünü ovuşturdu.
Ana salonun camları bir gök gürültüsüyle sarsılırken bir kadın sürüsü telaşlı ve korkmuş bir şekilde odaya daldı. Hepsi ıslak ve çamura bulanmıştı. Helios şaşkın bir şekilde kadınlara bakarken içlerinden en genci nefesini toparlayarak kendini öne attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşten Kopan Ateş
Fantasy❂ The Wattys 2023 Yarı Finalist ❂ ❂ WattpadFantasyTR'nin Mitoloji ve Efsaneler Diyarı adlı okuma listesinde ❂ Haksız yere zincirlere vurulmuşsa biri Arkasından gelir mücadelesi Tekinsiz bir hastalığın elinde harap olur Zirvedekilerin yeri Yeryüzünün...