İlk adım, bekliyor kapıda merakla
İkinci adım, izliyor seni yavaşça
Üçüncü adımda ayakta
Dördüncü adımınla yok oluyorsun hızlıcaYatakta gerinerek uyandım. Kendi odamda değildim ve tek başıma, gece kadar karanlık olan çarşaflar arasında uzanıyordum. Gece boyunca şöminedeki alevler bizi izlemiş gibiydi. Üzerime yöneltilen bu öfkeyi kendi bedenimde hissediyormuşçasına Helios'a yansıtmıştım.
Bu da beni bir hayli cesur yapmıştı. Denemediğim bir sürü şeyi deneme cüretini göstermiştim. O sarı saçlarını siyah çarşaflar üzerinde dağılmış görmek yüzümde aptal bir sırıtışa neden oluyordu. Benden böylesine bir atak beklemediği açıktı ve şaşkın bir şekilde istediğimi yapmama izin vermişti.
Onu ısırdığımı bile hatırlıyorum. Bugün Güneş Tanrısı ile görüşenler acaba kalçasında bir diş izi olduğunun farkında olacak mıydı? Ya da omuzunda? Ya da sıkı göğsünde?
Yatakta doğrulurken gözüm, yatağın karşısında olan şömineye kaydı. Alevler sönmüştü ve soğumaya başlamış küller, birikmiş toz misali ızgarada uyuşuk bir şekilde yatıyordu. Gözlerimi şömineden ayırıp kıyafetlerimi bulmaya çalıştım. Düzgün bir şekilde katlanmış ve deri koltuğun üzerine yerleştirilmişti.
Hızlıca giyindim ve Helios'un odasına son bir kez bakarak oradan ayrıldım.
Vücudum hafiflemişti ve zihinsel kabızlığım yatışmış gibiydi. İyi bir duş aldıktan sonra kendimi harika hissedeceğimi biliyordum. Odama doğru giderken yardımcılardan bazıları bana kaçamak bakışlar attılarsa bile bir şey söylemediler.
Odama girdiğimde tanıdık manzaranın rahatlığıyla derin bir nefes aldım. Daha sonra kıyafetlerimden kurtulup kendimi odamın içerisinde bulunan banyodaki küvete attım. Suların tenimde yarattığı dinlendirici etki bedenimdeki yorgunluğu alırken uyku bastırdı.
Uzun süredir uykusuzdum ve bir de üzerine dün akşam bedenimi bir hayli yormuştum. Küvette uyumak iyi değildir ama kendime engel olamadım. Sonunda beklediğim tatlı uyku üzerime çöktüğünde ensemi küvetin kenarına yaslayarak gözlerimi kapattım.
Ne var ki uykumda anılara çekilebileceğimi unutmuştum.
Bunun neden veya nasıl olduğunu bilmememe rağmen başıma gelen bu garip olay hâlâ devam ediyordu. Bir şekilde yaşanıp bitmiş olayları görebiliyordum. Onlar üzerinde herhangi bir etkim yoktu, sadece basit bir izleyiciydim. Bazen o anıların içerisinde kendime engel olamayıp kişilere dair bir duygu hissedersem beni bir şekilde algıladıklarını düşünüyordum. Bu sandığımdan daha garipti.
Böyle bir şeyi ancak zamanın, Mobius şeridi şeklinde ilerliyor oluşuna benzeterek anlamlandırabilirdim. Gördüğüm anılar geçmişe aitti fakat benim varlığım, şu an içinde bulunduğum zamanın bir parçasıydı. Yine de geçmişteki kişiler ile bir araya geldiğimde varlığımı hissedebilen birileri varsa zaman düz bir çizgi hâlinde ilerleyemezdi.
Bir çizgi vardı ve bu çizginin iki tarafı olduğunu düşünsem de aslında tek bir yüzü vardı. Karmaşık, biliyorum. Doğru olduğunu iddia etmiyorum, sadece bana böylesi mantıklı geliyor.
Bu sefer gördüğüm anı Prometheus hakkında değildi. Bir yol gördüm. Uzun kavak ağaçlarının çevrelediği bir nehir ve görünürde başka hiçbir şeyin olmadığı dar bir yola sahipti. Birçok insan birbirinden haberi yokmuş gibi ilerliyordu. Yüzleri solgundu ve yorgun görünüyorlardı. Ne yapacağımı bilmediğimden onları takip ettim.
Bir süre sonra çok daha büyük, başka bir nehir karşımda belirdi. O kadar genişti ki onu deniz sanmıştım. Ta ki iskelede bekleyen genç bir adam onun bir nehir olduğunu bağırana kadar. Genç delikanlı üzerine geçirdiği bol kıyafetleriyle ve ona doğru gelen insan kalabalığı arasında sakinliğini koruyuşu nedeniyle dikkatimi çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşten Kopan Ateş
Fantasy❂ The Wattys 2023 Yarı Finalist ❂ ❂ WattpadFantasyTR'nin Mitoloji ve Efsaneler Diyarı adlı okuma listesinde ❂ Haksız yere zincirlere vurulmuşsa biri Arkasından gelir mücadelesi Tekinsiz bir hastalığın elinde harap olur Zirvedekilerin yeri Yeryüzünün...