❂ Bölüm 6 - Nedensellik ❂

570 107 272
                                    

Beklediğin gibi değilse yol
Çizebilirsin bir yenisini 
Varacağın yer önünde yükselirse
Belirlersin hedefini

Zeytin ağaçlarının buruk kokusu, denizin iyot yüklü esintisiyle birleştiğinde zihnimi rehavete sürüklüyordu. Düşünmem gereken konular üzerinde istediğim kadar kafa yoramıyordum. 

Bir hayli uzun olan saçlarımı toplamak artık bir işkence olmuştu. Hem oldukça ağırlık yapıyorlar hem de hepsini bir arada tutmak inanılmaz zor oluyordu. Saçlarımı kendi hâline de bırakamıyordum çünkü bu sefer de bir örümcek ağı gibi her yanımı sarıyorlardı. Yakın zamanda onları kesmem gerekecekmiş gibi hissediyordum ama şimdilik tadını çıkarmaya çalışacaktım.

Felix, saçlarım için esnekliğini kaybetmeye başlamış bir toka getirmişti ve toka kalın telli saçlarım yüzünden iyice gevşemiş bir şekilde saçlarımın ucuna tutunmaya çalışıyordu.

Rüzgâr hafifçe yüzümü okşadı ve ben de gözlerimi memnuniyetle kapatarak Güneş'e doğru döndüm. Tapınağın bahçesinde çimlere yüz üstü uzanmıştım ve muhtemelen güneşlenen bir yılan gibi görünüyordum. Sıcaklık ve tatlı rüzgâr uykumu getiriyordu.

Gözlerim zaten kapalıydı. Başım yavaşça kollarımın üzerine düşerken itiraz etmedim. Uykuyla savaşmadım. 

Çimenlerin yatağım olmasına sesimi çıkarmadım.

❂ 

Rüyalar saçma bir şekilde ilerler. Nerede, nasıl başladıklarını anlamak mümkün değildir. Birden olayların içerisine düşersiniz. Bana da öyle olmuştu. Birden hararetli bir olayın içerisine düşmüştüm ama bunlar benimle ilgili değildi. Yine o anılardan birinin içerisinde, camın arkasında kalan bir izleyici gibi bekliyordum. 

Fakat yine de oradaydım.

Genç bir kadın oldukça dik bir dağ yolunda düşe kalka ilerliyordu. Üzerindeki kalın sayılabilecek kıyafetler onu olduğundan daha yapılı gösteriyor, harcadığı efor nedeniyle boncuk boncuk terletiyordu. Baştan aşağı kapalıydı bu yüzden yüzünü tam anlamıyla göremiyordum. Sadece arada, alnında biriken terleri silmek için duraksıyor ve biraz nefes aldıktan sonra tekrar tırmanmaya devam ediyordu.

Zirveye ulaştığında kalp atışlarını duyabiliyordum. Beni tedirgin edercesine gürültülü bir şekilde atıyordu.

Fakat tedirgin olabileceğim başka bir görüntüyle karşılaştım. Dev kayaların arasında, sunak gibi bir yerde bütün vücudu hırpalanmış ve zincirlenmiş bir adam, başı öne eğik bir şekilde asılıyordu. Bu görünüşü çarmıha gerilmiş İsa'yı andırıyordu. Saçları kirden dolayı keçeleşmişti ayrıca sakallarının arasında hareket eden minik canlıları görmemek için kör olmak gerekiyordu.

Vücudunun üzerine örtülmüş eski bir örtü vardı. Bu nedenle tam anlamıyla çıplak değildi ama örtünün çok sağlam olmadığı da belliydi. 

Adamın karnının sağ üst tarafında koyu kahverengi bir bölge vardı. Örtünün altından bile belli oluyordu. Ya da örtü parçalanmış olduğu için toplanan kanın görüntüsü bana iğrenç bir oyun oynuyordu. Midem bulanırken öğürmemek için kendimi zor tuttum. 

Kadın kalın giysilerden oluşan kıyafetinin başlığını geriye atınca dikkatimi ister istemez ona çevirdim. Artık açık bir şekilde yüzünü görebiliyordum. Kahverengi saçları dalgalar halinde kıyafetinin içine doğru akıyordu. Gözleri parlak siyah taşları andırıyor, dudakları pamuk şekeri yemiş gibi pembe bir renkle ışıldıyordu. Nefes nefese kalmış olsa bile oldukça dinç olduğunu anlayabiliyordum.

Güneşten Kopan AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin