❛14.11.2022-18.11.2022❜
❛Ya know I love ya so
Baby please don't go
And I feel it right now
My baby's leavin'❜🝮
Genç oğlan yine kalbine söz geçirememiş, serinlemeye başlayan kumsalda bulmuştu kendini.
Çoraplarını ve ayakkabılarını çıkarıp eline almış, bir eli cebinde, iskeleye doğru adımlıyordu.
Yorgundu.
Şu 1 sene de, tam toparlandığını düşünmüşken, 1 hafta da tekrar çökmüştü ve bunun üstesinden nasıl gelebileceğini bilmiyordu.
Mantığı ve duyguları bir savaşa girmiş, kendisi de ortalarında kalmış can çekişiyordu. Mantığına uysa, Jake'in canını yakacaktı, kalbine uysa kendi canını yakacaktı ve bu kadar şeye rağmen; Jake'in canını yakmaktansa, kendi canını yakmayı göze alabilecek durumdaydı.
Binbir düşünce beynini istila etmişken, birde çevresindekilerin düşüncelerini duymak kafasını daha çok karıştırıyordu.
Adımını iskeleye attığı vakit, güneşin batışını izlemek için kafasını kaldırmıştı ki, son zamanlarda tüm aklını esir almış genci gördü. Arkası kendisine dönük, ayaklarını suya sokmuş, bir ileri, bir geri hafifçe sallayarak çıkan sesleri dinliyordu.
Sunghoon adımını geri attığı an, iskelenin tahtalarından çıkan ses ile Jake'in sesini duymuştu.
"Sunghoon."
Hiç duymamış gibi arkasını dönmüştü fakat, sudan çıkan ve iskeleden gelen seslerle Jake'in peşinden geldiğini anlamıştı.
"Sunghoon! Daha ne kadar kaçacaksın! Konuşalım!"
Sunghoon duydukları ile beyninden vurulmuşa dönerken, şaşkın bir ifadeyle arkasını dönmüştü.
"Sen, ne dedin?"
"Daha ne kadar kaçacaksın? Konuşalım artık lütfen."
Sunghoon'un öfkesi bir anda hat safhaya ulaşmış, sinirden gülmüştü.
"Kaçmak, öyle mi Jake Sim?"
Yüz ifadesi donuk bir hâl alırken, "Ben miyim kaçan ya! Ben miyim! Konuşmayı mı istiyorsun, böyle yapıyorum diye canın mı yanıyor Sim! Çokta sikimde!" diye bağırmış, Jake'in dibine girerken göz temasını ayırmadan konuşmaya devam etmişti Sunghoon.
"Ne zaman konuşacağız biliyor musun? Seninde canın, benimki kadar yandığı zaman, konuşacağız."
"Sunghoon, biliyorum canını yaktım ama cidden istemedim bunu yapmayı. Öylece çekip gitmeyi, sevdiklerimi, sevgilimi arkamda bırakıp gitmeyi istemedim ama mecburdum. Size, sana zarar gelsin istemedim, n'olur konuşalım, ondan sonra ne diyeceksin de."
"Biliyorsun canımı yaktığını, peki ne kadar yaktığını biliyor musun! Hayır! Bana doğru düzgün açıklama yapacak kadar da imkanın yok muydu yani! Ya sen öylece defolup gittin, sonra toparlandım derken çıkageldin! Ne bok yemeye çalışıyorsun sen! Bana zarar gelsin istememiş, sen, sen bana ne kadar zarar verdin haberin var mı! Kaç kere fenalaşıp hastanelik oldum, kaç kere seni bulma umuduyla bir sürü kişiyle görüştüm, kaç kez Avustralya'ya geldim haberin var mı? Sana ulaşmak için kaç yola başvurdum haberin var mı? Başına bir şey gelmiştir korkusuyla kaç gün ağladım, uykusuz kaldım biliyor musun Jake? Bilmiyorsun, bilemezsin."
Jake, Sunghoon'un son cümleleriyle birlikte gözünden süzülen yaşı izlerken, ona sarılmamak için kendini zor tutuyordu. O kadar özlemişti ki onu.
"Sende bilmiyorsun Sunghoon, hangi şartlar altında kalıpta gittiğimi bilmiyorsun. Seni öylece bırakmayı ok mu istedim sanıyorsun? Tek canı yanan sen değilsin Hoon, tek yıpranan da sen değilsin. Ben, yapabileceğin ve söyleyebileceğin her şeyi göze alarak buraya geldim."
Sunghoon alaylı bir gülüşün ardından, "Bunu diyorsun, birde okulun ilk günü kampüste hiçbir şey olmamış gibi arkadaşlarınla ve yeni sevgilinle takılıp eğleniyorsun. Ya ben neye inanacağım! Siktir git artık, git!" demiş ve arkasını dönüp hızlı adımlarla uzaklaşmaya başlamıştı ki, bileğine dolanan parmaklar ile yine durmuştu.
"Yeni sevgilim? Kim benim yeni sevgilim? Leo mu? Sunghoon nasıl böyle bir şey düşünebilirsin! Ben buraya yalnızca senin için geldim."
"Benim için? Sen şuna, 'vicdanımı rahatlatmak için geldim' desene Jake Sim."
"Saçmalama Sunghoon! Beni tanımıyormuş gibi konuşuyorsun resmen!"
"Ben seni tanımıyorum ki zaten Jake. Ben seni, birlikte hayallerimizi yaşayacağımız evde, beni öylece bırakıp gittiğin günden beri tanımıyorum."
"Sunghoon... Yapma böyle n'olursun."
"Yapacağım Jake. Sen beni nasıl arkanda bıraktıysan bende şimdi bırakıyorum. İstediğini yap, yeter ki benden uzak dur. Değil seni görmeye, sesini duymaya bile tahammülüm yok artık."
Sunghoon iskeleden uzaklaşmış, soğuk kumların arasında ilerlerken, kendi gibi sessizce göz yaşlarını döken Jake'ten, bir haber, içindeki savaşı sürdürüyordu...
⋮ ✉ ⋮
┊Merhaba, sizi bu kadar beklettiğim için üzgünüm. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın lütfen! Bu arada, yeni kapak nasıl olmuş?! Sizi seviyorum! Gelecek bölümde görüşmek üzere, mutlu kalın‹𝟹┊♫♪➮ Big Bill Broonzy - Baby Please Don't Go
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐈 𝐇𝐚𝐭𝐞 𝐘𝐨𝐮, 𝐈 𝐋𝐨𝐯𝐞 𝐘𝐨𝐮| 𝐉𝐀𝐊𝐄𝐇𝐎𝐎𝐍
Fanfiction»ᴊᴀᴋᴇ sɪᴍ•ᴘᴀʀᴋ ꜱᴜɴɢ-ʜᴏᴏɴ« ❝Bir yanda, sevgilisiyle biriktirdiği anılarla yaşayan Park Sunghoon, diğer yanda ise sevgilisini ardında bırakıp gittiği için o anılarla bile yaşamayı kendine çok gören Jake Sim. Aralarına kilometreler, yıllar girse de, bi...