❛16.02.2023-26.02.2023❜
❛Why is there so much faking under the Sun?
...
Life is full of treachery and pain❜🝮
Kapı alacaklı gibi çalarken, tedirginliğine engel olamadan kapıyı yavaşça açtı Sunoo. Karşısında beklediği kişiyi görememesiyle, omuzları düştü.
"Hey? Ne oldu? Sunghoon hyung nerede? Onunla hemen konuşmam gerekiyor." dedi Jungwon, içeri girmiş ince hırkasını vestiyere asarken.
Sunoo ardından kapıyı kapatırken, "Nerede olabilir Won? Yine oraya gitti." demişti. Abisinin üzgün olmasından nefret ediyordu ve bunun sebebi olan kişidende.
Tam oturma odasına geçecekleri sırada, tekrar çalan kapı ile Sunoo oraya adımladı.
Bu sefer beklediği kişi gelmişti, ama beklediği şekilde değildi. Hemen büyüğünü kendine çekip sarılırken, parmaklarını yumuşak tutamların arasına daldırmıştı. Jungwon merakla kapıya gelirken, sarılan iki kardeşi görmesiyle buruk bir tebessüm yüzünde yer edinmişti.
"Geçin hadi içeri, size kahve yapıp geleceğim."
"Misafir olduğun yerde, ev sahibi muamelesi görüyorsun Jungwon. Özür dilerim."
"Saçmalama hyung. Sunoo seni oturma odasına götürsün, konuşacaklarımız var."
Sunghoon kafasını sallayınca, Sunoo onu belinden tutarak oturma odasına götürdü. Kendisi koltuğa otururken, abisini de dizine yatırmış ve yine saçları arasına daldırmıştı parmaklarını. Bu yaptığı normalde Sunghoon'un uykusunu getirecekken, şu an ağlama isteğini tetiklemişti. Bu yüzden Sunoo'nun elini tutup kendi ellerinin arasına almış, arkasını dönüp gözlerini yummuştu.
Bir kaç dakika sonra elinde tepsiyle odaya giren Jungwon, Sunghoon'u işaret ederek "Uyudu mu?" diye sordu.
Fakat Sunoo cevap vermeden Sunghoon konuşmuştu.
"Hayır Won-ie uyumadım." derken uzandığı yerde doğrulmuş, kendine uzatılan kahveyi almıştı Sunghoon.
"Sen ne zaman geldin?"
"Senden bir kaç dakika önce. NEDEN GELDİĞİMİ ANLATMAM LAZIM HEMEN!"
"Yah! Bağırmasana be çocuk kulağımın dibinde!"
Jungwon yerinden kalkarken,"Özür dilerim aşkım, gel öpeyim de geçsin." demiş ve Sunoo'nun kulağının üstünü
öpmüştü. Tâbi bu yaptığı Sunghoon'un onlara garip garip bakmasına neden olmuştu.Jungwon, hyunguna dil çıkardıktan sonra yerine geçerken, "Buraya gelme nedenimi konuşalım artık" demişti.
"Jay bir şey saklıyor ve bu, Sunghoon ve Jake ile alâkalı."
"Nasıl yani?"
"Hyung, bugün bir kaç siteden ev için bir şeyler bakıyordum. O sırada bir mesaj geldi ve bingo! Kimden dersiniz? Jake Sim."
"İyi de Jungwon onlar zaten konuşmuyor muydu? Yani Jake buraya ilk geldiğinde onlarla iletişime geçti. Demek ki araları iyiydi."
"Hyung, hyung, hyung! Bunu bende biliyorum elbette. Ama şöyle düşünsene bir; Jake seni öylece bırakıp gitti, sen, Heeseung hyung ve Jay her zaman yakın arkadaştınız. Sence altında bir neden olmasa, onlar Jake ile konuşmaya devam ederler miydi? Ne sevgilimin, ne de Heeseung hyungun bu kadar alçalacağını düşünmüyorum, belki de bu işin içinde bir iş vardır. Hatta belkisi bile fazla, bu işin içinde bir iş var!"
"Ya da belki de, biz her şeye fazla anlam yüklüyoruz ve arkadaşlarım bana tahmin ettiğim kadar değer vermiyor."
"Sunoo, şu abine bir şey der misin? Anlamıyorum ben, Jake'i görünce tüm beyin hücreleri öldü galiba."
"Bir şey."
"Ha! Ha! Ha! Komik şey seni, kime çektin sen? Bir ciddi olup dinlesenize beni be! Kaç adım yol geldim, ayıp!"
Sunghoon, "Won, taksiyle geldin değil mi?" dedi gülerek. Çünkü biliyordu, Jungwon bunu dediğinde taksiyle bir yere gitmiş veya gelmiş oluyordu.
"Hyung sonuçta apartmana çıktım, onu diyorum ben."
"Söyleseydin taksiye, kapıya bıraksaydı istersen Jungwon."
Jungwon, "Olur, bir dahakine söylerim." demiş ve Sunghoon'a öpücük atmıştı.
"Her neyse. Sen nereden vardın, konunun Jake ve benimle alâkalı olduğu kanısına?"
"Dediğim gibi, ben Jay'in telefonundan bir şeyler bakıyordum. O sırada mesaj geldi ve Jake'tendi. Teşekkür ederim demişti. Tam bir tane daha mesaj attığı sırada, Jay elimden telefonu aldı ve işi olduğunu acil çıkması gerektiğini söyledi. Attığı ikinci mesajda ise, 'Sunghoon' ile başlayan bir şey yazıyordu. Jake'in gitmek için gerçekten önemli bir nedeni olmasa, o üçünün arkadaşlığı devam etmezdi."
"Anladım ama, endişelerim var, sizinle ilgili. Nasıl bu kadar emin olabilirsin?"
"Hyung, eminim diyebilirim. Eğer kastettiğin, aldatılıyor olma ihtimalimse, yapacak bir şeyim yok. Sonuçta kendimde bir sorun görmüyorum, bu tamamiyle kendi karaktersizliği olur."
"Orası öyle tâbi, bu işin altından başka bir iş çıkmaz umarım."
"Çıkarsa da en fazla oturur Riki'yle aşk acısı çekerim hyung. Dert etmeyin beni~"
Sunoo şaşkınlıkla, "Riki aşk acısı mı çekiyor?" demişti.
Galiba biraz, kötü hissetmişti...
"Evet, maalesef ki Riki'miz âşık olmuş."
Sunoo, "Maalesef ki? Durum o kadar mı kötü?" diye sorarken, Jungwon ve Sunghoon onu keyifle izliyordu.
"Bana göre değil, hatta bence çocuğun da ona ilgisi var ama Riki buna inanmıyor."
"Çocuk? Erkek mi üstelik? Oh, şaşırdım doğrusu. Umarım ona çabucak açılır ve güzel bir ilişkileri olur." demiş ve sohbetin geri kalanında sessizce onları dinlemişti Sunoo.
Artık, dağılmış durumda olan gruplarından dört gençte, birbirinden habersiz aşk acısı çekiyordu. Fakat iki kişi her şeyden habersizken, biri sevdiğini korumak uğruna onu ardında bırakmış, diğeri ise sevdiği kişinin onu arkadaş olarak gördüğünü kabullenmişti. Ancak, hepsinin yaptığı yanlıştı. Çünkü hiçbiri, konuşmak ve anlamak uğruna adım atmıyor, korkularının onları esir almasına izin veriyorlardı...
⋮ ✉ ⋮
┊Merhaba, umarım bölümü beğenmişsinizdir. Düşüncelerinizi alabilir miyim lütfen? Gelecek bölümde görüşmek üzere, mutlu kalın‹𝟹┊♫♪➮ Rauf & Faik Mirzaev - Can't Buy Me Loving / La La La
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐈 𝐇𝐚𝐭𝐞 𝐘𝐨𝐮, 𝐈 𝐋𝐨𝐯𝐞 𝐘𝐨𝐮| 𝐉𝐀𝐊𝐄𝐇𝐎𝐎𝐍
Fanfiction»ᴊᴀᴋᴇ sɪᴍ•ᴘᴀʀᴋ ꜱᴜɴɢ-ʜᴏᴏɴ« ❝Bir yanda, sevgilisiyle biriktirdiği anılarla yaşayan Park Sunghoon, diğer yanda ise sevgilisini ardında bırakıp gittiği için o anılarla bile yaşamayı kendine çok gören Jake Sim. Aralarına kilometreler, yıllar girse de, bi...