Bir sonraki bölüm finali okuyacağız :')
****
Jack ARCHER
Bir yandan kendimizi savunmaya çalışıp bir yandan da yaralıları tedavi etmek zorlasa da altından kalkıyorduk bir şekilde. Elimdeki yaya bir ok daha yerleştirdim. Karşımdaki yaratıklardan birine nişan aldığımda tam da kalbinden vurmuştum. Elimdeki oklar bitene kadar bunu tekrarladım. Babamdan gelen özelliklerimden biri de iyi okçuluk yapabilmemdi. Yan taraftan acı bir çığlık işittiğimde oraya baktım.
Eveleyn yaralanmıştı.
Ona ulaşmaya çalışırken birkaç yara almıştım. Yine de ona yetişip yaralarını sarmaya başladım.
- Sen de yaralısın. İzin ver bakayım yarana.
- Merak etme ben iyiyim. Önce senin yaralarını halledelim sonra benimkileri de hallederiz.
- Yaram çok kötü mü?
Epey derin olan yaralara baktım. Eğer zamanında düzgün bir tedavi uygulanmazsa ne olacağını kestiremiyordum bile. Yine de gerçeği sakladım. Onu üzemezdim.
- İyi olacaksın merak etme. Hem defalarca yaralandık daha önce biliyorsun. Hep de iyileştik. Yine iyileşeceğiz.
- Nedense bu sefer sözlerine inanamıyorum. Sanki bir şeyleri saklıyormuşsun gibi.
- Senden neden bir şey saklayayım ki?
Yarasını sararken bize çok yaklaşan yaratıkları fark ettim. Hemen hançerimi çıkardım. Birinin boğazını kestikten sonra diğerinin kalbine sapladım hançeri.
Hem bir şifacı olup hem de yaratık öldürmek mide bulandırıcıydı ama arkadaşlarımı, ailem dediğim kişileri korumak zorundaydım. O sırada acı bir çığlık duydum.
Eveleyn.
Eveleyn'e büyü yoluyla zarar veriyorlardı. Oluk oluk kanları akıyordu. Yaraları daha da derinleşmişti. Gözlerim korkuyla açıldı.
Ona yetişmeye çalışıyordum ama yaratıklar her tarafımı çevirmişti. Onlardan kurtulmadan Eveleyn'e yetişemezdim.
O sırada yere şiddetli bir yıldırım düştü. Çevremdeki yaratıklar yok olurken kısa bir an şaşkınlıkla etrafa baktım. Charles ile göz göze geldiğimde ona başımla ufak bir selam verip Eveleyn'in yanına koştum.
Gözleri çok donuk bakıyordu. Sanki ölümün eşiğindeymiş gibiydi. Kısa bir an gözleri bana odaklandı. Yaralarını sarmaya çalışırken gözlerim dolmuştu. Sevdiğim kadını kaybetmek istemiyordum. Maria ellerimden kayıp gitmişti, Eveleyn'in de gitmesine izin veremezdim.
- Yolun sonuna geliyoruz galiba ha?
Başımı hızla iki yana salladım. Gözlerimden bir damla yaş düştü.
- Hayır, yaşayacaksın. Seni kaybetmeyeceğim. Hem önümüzde uzun bir ömür var sevgilim. Daha çocuklarımız olacak. Onları büyüteceğiz. Bir sürü hayalimiz var unuttun mu? Bu hayaller gerçekleşmeden gidemezsin.
Zorlukla nefes alıp veriyordu.
- Hayallerin bir sonu yok sevgilim. Bir gün bu hayalleri gerçekleştirecek birini bulacağına eminim. Ama benim sonum bu savaşta gelecek. Bunu hissedebiliyorum.
- Böyle konuşma Eveleyn. Yaşayacaksın. Kurtulacağız bu savaştan. Biz neleri atlattık şimdiye kadar. Bunu mu atlatamayacağız?
Eveleyn'in yüzünde acı bir tebessüm belirdi.
- Haklısın bu zamana kadar çok şey başardık. Mesela senin için Maria'nın hayaletiyle bile savaştım.
Ona itiraz edecekken beni susturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alfa'nın Meleği (TAMAMLANDI)
FantasyMaria ANDERSON; yarı tanrı yarı kurt olan bir melez. Her şey büyük annesi ile Poseidon'un tanışmasıyla başladı. Kader ağlarını örerken dört kadın, Olimpos'un kaderini belirleyecek kehanetlere sahip oldu. Kehanetler yüzyıllar boyunca adım adım oluşur...