-17-
Hızlı ve sabırsız adımlarımla anında salon penceresinin önünden uzaklaşıp odama doğru yöneldiğimde salonu da arkamdan öylece bırakmıştım. Anna neyse ki dağınıklığı dert edecek bir ev arkadaşı değildi. Dolabımdan açık renk trençkotumu alıp tam odadan çıkmak üzereydim ki bakışlarım, ince uzun aynamdaki yansımama takıldı. Farkında bile olmadığım, suratımdaki kocaman gülümseme sanıyorum ki telefonu kapattığım andan itibaren benimleydi. Yanaklarımın hafif kızarıklığı ve gözlerimdeki canlı parlaklık bir an için afallamama sebep olduğunda mutluluk kavramının insan üzerindeki etkisinin nasıl bir şey olduğunu neredeyse unuttuğumu fark ettim.
Sahi, kalbim en son ne zaman, yalnızca sevinçten bu kadar hızlı çarpmıştı?
Sorumu sormamla zihnimden def etmem neredeyse aynı anda olduğunda, bu gece ifademi bozacak herhangi bir şeye izin vermemeye karar verdim. Aynada gördüğüm bu kızı özlemiştim ve bunun geçici bir illüzyon olduğunu bilsem de şu an için keyfini sürecektim.
Daha fazla oyalanmadan odadan çıktığımda aslında üzerimi değiştirmemin daha iyi olacağını biliyordum ama Devrim'i bekletmek istemiyordum. Hem mevsim koşulları da bu gece benden yanaydı nasıl olsa. Anna'nın odasına bir göz attığımda ışığının kapalı olduğunu görmem üzerine ona her ihtimale karşı bir mesaj atmaya karar verdim ve ardından hızla evden çıktım.
Çıktım ama çıkmamalıydım çünkü makaronlarımı unutmuştum. Vereceğim sıkıntılı nefes, Devrim'in "Makaronlarını da al, aşağı in," diyen sesinin tekrardan zihnime dolmasıyla yerini bir kıkırtıya bıraktığında anahtarı kapı deliğine sokmaya çalışıyordum. Kıkırtımın şiddeti arttığında alt dudağımı dişleyerek kendimi durdurmuştum ki sonunda kapı da açıldı. Hızlıca mutfağa girip çantasının içinden makaronları çıkarttığımda iki elimle kendimden uzaklaştırıp renkli yuvarlaklara baktım ve derin bir iç çektim. Utanmasam makaronlara sarılacaktım. Onlar yerine Devrim'e mi sarılsan acaba? Fabrika ayarlarını iyice şaşan zihnim tüm hakimiyeti ele geçirmeden evden çıksam iyi olacaktı.
Merdivenleri bu eve taşındığım andan itibaren, hiç inmediğim kadar hızlı inmeye başladığımda, kalbim de aştığım her katla beraber, kanatlanarak uçma seviyesine bir adım daha yaklaşıyordu. Son basamağı da atlayıp apartman kapısını açacaktım ki bu hamlede bulunmadan önce soluklanmanın daha iyi olacağını fark ettim. Kalbim neyseydi de zaten yalpalayan aklımın, Devrim'in yanında fazla uçmamasını tercih ederdim.
Hafifçe terleyen avuçlarımı makaron kutusunun düşmemesine dikkat ederek trençkotumun üzerine sildiğimde derin bir nefes almış ve ardından duruşumu da dikleştirmiştim. Yüzümün önüne düşen saçlarımı da hızlıca düzelttiğimde kapıyı araladım ve geceye adımımı attım.
Devrim, hâlâ aynı pozisyonda, karşı binaya yaslı bir şekilde duruyordu. Sabit duruşuna ek olarak yalnızca kafasını da taş binaya yaslamıştı ve gözleri de kapalıydı. Öylece durup onu izleme fikri zihnimde belirdiğinde bunun çok cazip bir fikir olduğunu düşünmüştüm ki kapının kapanma sesiyle gözlerini araladı. Yoğun alacaları az evvel aldığım derin nefese şükretmemi sağlayacak kadar nefes kesici bir şekilde üzerimde gezindiğinde ise cezbediciliğin birçok versiyonunu bünyesinde barındırdığını göstermiş olmuştu.
Yüzündeki oyunbaz gülümsemeyle yaslandığı yerden ayrıldı ve adımlarımız aynı anda hareket etmeye başladı. Caddenin ortasına da aynı anda ulaşıp karşılıklı olarak durduğumuzda ikimiz de bir an için güldük.
"N'aber?"
Devrim'in sanki bugün ilk kez karşı karşıya gelmişiz gibi sorduğu sorusu gülümsememi arttırdığında "İyi," dedim. Son heceyi uzattığımda hafifçe de yerimde sallanmıştım. Ona uyum sağlamaya karar verdiğimde ise "Senden?" diye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bi' Bağ Bozumu
RomanceÇünkü bağ bozumu zamanı gelmişti ve bağ bozumu biraz da isyanın zamanı değil miydi?